Kendimi iş dünyasında "görünür kılmak" ve "seçkin" olmak kavramlarıyla ilk kez karşılaştığımda, büyük bir içsel mücadele yaşadım. Bu kelimeler o dönemlerde bana sadece başarıyı temsil ediyordu. İş yerinde terfi almak, daha büyük bir pozisyona geçmek, fark edilmek... Bunlar, çevremdeki herkesin peşinden koştuğu şeylerdi ve benim de olmam gerektiği söylenen başarı tanımı buydu.
Yıllar önce bir arkadaşım, başarılı kariyeriyle terfi aldığında CEO, onun hakkında şöyle demişti: “Akranları arasında kendini gösterdi.” O gün "kendini göstermek" ifadesi beynime kazındı. Bir başkası gibi davranmadan, yalnızca kendim olarak nasıl fark yaratabilirdim? Bu, beyaz yakalı bir minimalist olarak iş dünyasında vereceğim en büyük savaştı.
Minimalist bir hayat tarzını benimsediğimde, iş dünyasında bu kadar çok şey talep eden sistemle nasıl mücadele edeceğimi bilmiyordum. İş yerinde kendini göstermek, çoğu insan için daha fazla tüketmek, daha çok görünmek, sürekli çabalamak ve bir yarışta zirveye ulaşmak anlamına geliyor. Ancak minimalist bir yaşam, bu kalabalığın tam tersi yönünde ilerlemeyi gerektiriyor: Daha az tüketmek, daha az dikkat dağıtıcı unsurla yaşamak ve sadece gerçekten önemli olanlara odaklanmak. Peki bu iki zıt dünya nasıl bir araya gelir?
İş Dünyasında "Kendini Gösterme" ve Minimalizm
İş dünyasında "kendini göstermek", genellikle daha fazla çalışma, daha yüksek maaş, daha büyük bir pozisyon ve daha çok prestij kazanmak için yapılan bir mücadele olarak tanımlanır. Bu yolda ilerlemek, görünür olmanın ve dikkat çekmenin bir yolu olarak kabul edilir. Hatta bazen başarıya ulaşmanın tek yolu olarak görülür.
Ancak minimalist bir yaşam tarzı bu anlayışı sorgular. Minimalist bir birey olarak benim için, iş dünyasında "kendini göstermek", farklı bir anlam kazandı. Kariyerimdeki başarıyı, daha çok tüketim ve gösterişle değil, değer kattığım ve anlam bulduğum işlerle tanımlıyorum. Zamanımı ve enerjimi gerçekten önemsediğim işlere harcamak, benim için başarıyı yeniden tanımlamak anlamına geldi.
Minimalist yaşamda sadelik ve öz odaklılık ön plandadır. İş dünyasında ise genellikle çok yönlülük, her yerde olma, her şeye yetişme beklentisi vardır. Ama bir minimalist olarak ben, sadece önemli olanlara odaklanarak, işimde farklı bir strateji geliştirdim. Başarının göstergesi benim için artık terfi değil, hayatımı ve işimi anlamlı kılmak.
Beyaz Yakalı Minimalistin Stratejileri
Bir beyaz yakalı minimalist olarak, kendimi iş dünyasında var etmek ve bu rekabete karşı dirençli kalmak için belirli stratejiler geliştirdim:
Odaklanma: Çalışırken dikkatimi dağıtan unsurları en aza indiriyorum. E-posta bombardımanlarından, gereksiz toplantılardan, sürekli ulaşılabilir olma zorunluluğundan kaçınarak, asıl yapmam gereken işe ve değer katabileceğim projelere odaklanıyorum.
Sadakat: Minimalizmin temelinde sadakat vardır. Sahip olduklarımızı israf etmeden, en verimli şekilde kullanmak. İşimde de bu prensibi uyguluyorum; aldığım projelere sadakatle yaklaşıyorum ve en yüksek kaliteyi sunmak için çalışıyorum.
Basitlik: İletişimimde, projelerimde ve iş süreçlerimde mümkün olduğunca basit ve etkili olmayı seçiyorum. Karmaşık süreçlerin ve gereksiz detayların hem zaman hem de enerji kaybına yol açtığını düşünüyorum. Bu sayede daha üretken ve mutlu olabiliyorum.
Gelişime Katkı: İş dünyasında sıklıkla bireysel başarı peşinde koşulur, ancak minimalist bir perspektif, birlikte büyümeyi ve başkalarına da katkı sağlamayı teşvik eder. Mentorluk yaparak, çevremdeki insanların da gelişmesine katkıda bulunmak, kendimi göstermekten çok daha anlamlı bir başarı haline geldi.
Seçkin Olmanın Gerçek Anlamı
İş dünyasında seçkin olmanın yolu yalnızca terfi almak ya da en yüksek pozisyona ulaşmak değildir. Seçkin olmak, başkalarından farklı yaşamak, değerlerine sadık kalarak kendi yolunu çizmektir. Minimalist bir yaşam sürerken, bu farkındalığı iş hayatıma da yansıtmaya çalışıyorum. Çevremdekiler ne kadar tüketime ve gösterişe yönelirse yönelsin, ben sadeliği ve özlü olmayı seçiyorum.
Sonuç olarak, beyaz yakalı bir minimalist olarak iş dünyasındaki savaşım, kendimi göstermekle değil, doğru yolda kalmakla ilgili. Bu savaşta başarı, dışarıdan bakıldığında pek fark edilmeyebilir. Ancak, içsel huzuru ve anlamı bulduğum her an, savaşı kazandığımı biliyorum. Çünkü asıl önemli olan, dünyanın sizi nasıl gördüğü değil, sizin dünyaya nasıl baktığınızdır.
Zeynep Derin Köseoğlu
İletişim: zeynepkoseoglu@ekolojikevim.com.tr
Comments