1- Arhavi ve Hopa’da Madene Karşı 10 Bin İmza
Artvin’in Arhavi ve Hopa ilçelerinde toplam 10 köyü kapsayan maden projesine karşı halk harekete geçti. Bölge halkı, cennet doğasının korunması ve geleceğin garanti altına alınması adına imza kampanyası başlattı. Reşat Dindar'ın çağrısıyla güçlenen bu hareket, yalnızca Artvin’in değil, tüm Türkiye’nin ortak meselesi olarak görülüyor.
Doğanın Sesi: “Madene Hayır”
Dindar, yaptığı açıklamada, bölge halkının bu projeye kesin bir şekilde karşı olduğunu ve sadece yerel değil, ulusal bir tepki gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Dindar, "Cennet Artvin’imizin cehenneme çevrilmesine müsaade etmeyeceğiz," diyerek doğanın yok edilmesine karşı durdu.
10 binin üzerinde imza toplanmış durumda ve bu sayı her geçen gün artıyor. Bölgedeki halk, maden projelerinin doğal yaşamı, yeraltı kaynaklarını ve gelecek nesillerin hakkını tehdit ettiğini belirtiyor. “Yeşile sevdalı olanlar”ın ise aslında doğadan değil, doların renginden bahsettikleri ifade ediliyor.
Birlikte Daha Güçlüyüz
Artvin’in güzelliklerinin korunması için başlatılan bu mücadele, Türkiye’nin dört bir yanından destek bekliyor. Çünkü doğa sadece bir bölgenin değil, herkesin mirasıdır.
2- Heyelan Felaketi: Karadeniz Sahil Yolu'nun Tehlikeli Mirası
Artvin’in Arhavi ilçesinde meydana gelen heyelan, Karadeniz’in çetin doğasının ve insan eliyle yapılan projelerin yarattığı tehlikelerin yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Viçe Çevre Koruma Meclisi ve Artvin Vaminon Hareketi, yaşanan bu olay sonrası bir basın açıklaması yaparak, yıllardır eleştirilen Karadeniz Sahil Yolu projesine dikkat çekti.
Sahil Yolunun Karanlık Mirası
Karadeniz Sahil Yolu, 2000’li yılların başında “Avrupa standartlarında bir duble yol” vaadiyle hayata geçirildi. Ancak bu proje, bölgeye kazandırdığı ulaşım avantajlarından çok, doğa üzerindeki olumsuz etkileri ve beraberinde getirdiği felaketlerle anılıyor. Bölgedeki zemin yapısının heyelan riski taşıdığı uzun zamandır bilinirken, proje sırasında kullanılan dinamitler ve yanlış mühendislik uygulamaları bu riski daha da artırdı.
2007’den bu yana, yolun farklı noktalarında deniz kaynaklı çöküntüler, tünel çökmeleri ve su birikintilerine bağlı kazalar meydana geldi. Viçe Çevre Koruma Meclisi'nin açıklamasında, bu yolun artık “korku yolu” olarak anıldığı ifade edildi. Heyelanın bir haftadır yağmur yağmamasına rağmen gerçekleşmiş olması, zeminin ne kadar hassas bir hale geldiğini gözler önüne seriyor.
“Rant Politikalarına Karşı Doğamızı Savunuyoruz”
Çevre aktivistleri ve bölge halkı, Karadeniz Sahil Yolu’ndan maden projelerine kadar uzanan geniş bir yelpazede yapılan rant odaklı projelere karşı seslerini yükseltiyor. Basın açıklamasında, yaşam alanlarının ve doğanın tahrip edilmesine yönelik tepki şu sözlerle dile getirildi:
“Yaşam alanlarımızı tehlikeye atan hiçbir projeyi onaylamıyoruz. Bölgemizde planlanan maden arama faaliyetlerinin, heyelan riski yüksek olan topraklarda yaratacağı felaketlerin farkındayız. Bugün yaşadığımız yıkım, bu tür projelerin sonuçlarını görmemiz için bir uyarıdır.”
Aktivistler, bu tür projelerde kullanılan patlatma yöntemlerinin zemin yapısını daha da kırılgan hale getirdiğini vurgularken, yöneticilerin bilim ve akıl temelli çözümlerden uzaklaşarak doğayı hiçe saydığını belirtiyor.
Birlikte Daha Güvenli Bir Gelecek İçin
Artvin'de yaşanan bu heyelan, doğa ile uyumlu projelerin gerekliliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Bölge halkı ve çevre savunucuları, daha fazla felaketin yaşanmaması adına bu tür projelere karşı mücadele etmeye devam edeceklerini duyurdu. Karadeniz’in yeşilini korumak, sadece bölgenin değil, tüm Türkiye’nin sorumluluğu.
3- Maden Dağı’nda Doğa Mücadelesi: Toprağımıza Dokunma!
Ordu’nun doğal güzellikleriyle ünlü Korgan ilçesinde, Maden Dağı’nda başlatılan sondaj çalışmaları halkın tepkisini çekiyor. Daha önce Perşembe Yaylası ve Korgan Yaylası’ndaki madencilik faaliyetlerine karşı mücadele eden Korgan Aybastı Kabataş Yaylalarını Koruma Platformu ve bölge halkı, şimdi de Tatarcık Mahallesi’ndeki sondaj çalışmalarına karşı birleşmiş durumda.
Sondaj Çalışmalarının Arka Planı
Uzun süredir bölgedeki yaylaları korumak için mücadele eden Ordulular, Korgan Yaylası’ndaki madencilik girişimlerini durdurmayı başarmıştı. Ancak şimdi aynı tehdit Maden Dağı’nda kendini gösteriyor. Platform üyeleri, bölgede başlayan sondaj çalışmalarının çevresel tahribata yol açtığını belirterek yetkililere seslendi.
Platform adına konuşan Bedir Silme, sondaj çalışmalarının Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmaksızın yapıldığını ve belgelerin hukuki standartları karşılamadığını ifade etti.
"Suyumuzu, Toprağımızı Koruyacağız"
Sondaj yapılan alanlarda tarım arazilerinin, su kaynaklarının ve ormanların zarar gördüğüne dikkat çeken platform üyeleri, bölgede yaşayan halkın yaşam alanlarının tehdit altında olduğunu vurguladı. Ordu’nun yüzde 74’ünün maden arama alanı ilan edildiğini belirten Silme, parça parça yürütülen bu çalışmaların gelecekte yaylaların ve doğal alanların geri dönülmez bir şekilde zarar göreceğini söyledi.
Halkın Kararlılığı
Tatarcık Mahallesi sakinleri ve çevre savunucuları, sondaj alanına giderek durum tespiti yaptı. Halk, yolların ve su kaynaklarının zarar gördüğünü, sondaj çalışmalarını istemediklerini yetkililere iletti. Danıştay’ın sondaj çalışmaları için ÇED raporunun alınması gerektiğine dair kararını hatırlatan platform, hukuki mücadelenin devam edeceğini belirtti.
Mücadelenin Sembolik Önemi
Korgan Yaylası’nda daha önce kazanılan çevre mücadelesi, halkın dayanışma ve direnişiyle mümkün olmuştu. Bugün Maden Dağı’nda verilen mücadele ise sadece Korgan’ın değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki çevre savunucularının dikkate alması gereken bir örnek. Doğayı koruma çabası, yalnızca bölge halkının değil, gelecek kuşakların yaşam hakkını savunan bir hareket olarak öne çıkıyor.
Korgan halkı, topraklarına, sularına ve ormanlarına sahip çıkarak sürdürülebilir bir geleceği savunuyor. "Toprağımızı ve suyumuzu korumak konusunda kararlıyız" diyen halkın bu kararlılığı, doğa savunusunun sesini tüm Türkiye’ye duyuruyor.
4- Çeşme Projesi Durdu: Doğa ve Halk Kazandı
Danıştay 4. Dairesi, İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’nin (KTKGB) sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararını iptal etti. İzmir Yaşam Alanları ve 19 yurttaş tarafından açılan dava sonucu alınan bu karar, bölgedeki doğal alanların korunması adına önemli bir kazanım olarak değerlendiriliyor.
Hukuksuzluklar Tespit Edildi
Mahkeme, proje sınırlarının belirlenmesi sırasında önceki yargı kararlarına uyulmadığını vurguladı. Ayrıca, toplamda 17 bin hektarı aşkın bir alanın, 4 bin 900 hektarlık deniz bölgesi de dahil olmak üzere halkın kullanımına kapatıldığı ifade edildi. Kararda, bu alanların korunması gereken özel ekosistemlere ve tarım arazilerine ev sahipliği yaptığı belirtildi.
Projenin Olası Zararları
Danıştay, projenin bölge üzerinde yaratacağı çevresel ve ekolojik etkileri dikkate aldı. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinin gerçekleştirilmemesi, nüfus artışının su kaynakları, meralar ve doğal yaşam üzerindeki olası zararlarının değerlendirilmemesi gibi eksiklikler öne çıktı. Kararda ayrıca şu noktalara dikkat çekildi:
Tarım ve Hayvancılık Üzerindeki Etkiler: Projenin gerçekleşmesi durumunda Urla Zeytineli gibi bölgelerde hayvancılık yapılamayacak; tarımsal üretimde ciddi sorunlar yaşanacak.
Ekosistem Tahribatı: Proje, Ege ekosistemleri üzerinde geri dönülmez zararlar bırakabilir. Bölgedeki özel doğal plajların ve kıyı şeridinin tahrip olacağı, karayolu ve hava trafiği nedeniyle hava ve gürültü kirliliğinin artacağı vurgulandı.
Kamusal Yarar Gözetilmedi: Projede halkın ortak çıkarlarının göz ardı edildiği, sınırların belirlenmesinde bilimsel analizlere yeterince yer verilmediği belirtildi.
Sit Alanları Yok Sayıldı
Karar, bölgedeki Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı havzası, Akdeniz Foku Yaşam Alanları ve Doğal Sit Alanları gibi korunması gereken hassas bölgelerin dikkate alınmadığını ortaya koydu. Ayrıca, genişletilen proje sınırları içinde 1., 2. ve 3. derece arkeolojik sit alanlarının bulunduğuna dikkat çekildi.
Turizm Adına Doğanın Feda Edilmesi
Mahkeme, turizm olanakları ve koruma gereklilikleri arasındaki dengenin kurulmadığını, planlama süreçlerinin yeterli verilerle desteklenmediğini belirtti. Çeşme’nin jeotermal kaynak potansiyelinin bile nasıl değerlendirileceği konusunda netlik olmadığı ifade edildi.
Doğa ve Halk İçin Büyük Kazanım
Bu karar, Çeşme’nin doğal güzelliklerini koruma mücadelesinde önemli bir dönüm noktası oldu. İzmir Yaşam Alanları ve duyarlı yurttaşların hukuk mücadelesi, ekolojik dengeyi ve tarımsal üretimi savunmanın önemini bir kez daha ortaya koydu. Bölge halkı ve çevreciler, doğayı koruma kararlılığını sürdüreceklerini belirtti.
5- Uzungöl Halkının HES Direnişi Tarihe Geçti
Trabzon'un gözde doğal güzelliklerinden Uzungöl'de, bölge halkının yıllardır süren Hidroelektrik Santrali (HES) projesine karşı mücadelesi zaferle sonuçlandı. Danıştay 4. Dairesi, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) kararını iptal ederek halkın ve doğaseverlerin haklı olduğunu tescilledi.
Uzungöl’de HES Mücadelesi Nasıl Başladı?
Uzungöl HES projesi, 2008 yılında Bordo Mavi Enerji A.Ş. tarafından Trabzonspor’a katkı sağlamak amacıyla başlatıldı. 2012’de ÇED raporu alındı ancak bölge halkı, doğal yaşamı ve özel çevre koruma alanı statüsünü tehdit eden bu projeye karşı hukuk mücadelesi başlattı. Açılan davalarda ilk durdurma kararı 2014 yılında alındı. Ancak proje, yeniden canlandırılmak istenerek 2023 yılında başka bir enerji firmasına devredildi.
Bölge halkı ve çevreciler, 31 kişiyle birlikte projeye tekrar dava açarak bu mücadeleyi sürdürdü. Uzungöl Çevre Koruma Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Abdullah Özen, Uzungöl gibi bir sit alanında HES projesine izin verilmesinin kabul edilemez olduğunu vurguladı. Özen, “Bu bölgenin afet riski taşıması ve doğal sit alanı olması nedeniyle ÇED raporunun iptali için dava açtık” dedi.
Nöbet ve Kararlılık
Projeyi durdurma çabaları sırasında halk, iş makinelerinin çalışmasını engellemek için bölgede nöbet tuttu. Kar yağışı, yağmur ve soğuk havaya rağmen gençler, kadınlar ve çocuklar bir ay boyunca santralin yapılacağı alanda nöbet bekleyerek projeye karşı dirençlerini gösterdi.
Danıştay’ın Kararı
Danıştay 4. Dairesi, ÇED raporunun iptali kararını şu gerekçelerle verdi:
Proje alanında yatırım olarak değerlendirilebilecek somut bir çalışmanın bulunmaması.
ÇED kararının alındığı tarihle günümüzdeki çevresel koşullar arasında anlamlı bir farklılık olmaması.
Projenin sit alanı ve özel çevre koruma bölgesine yakınlığı.
Sonuç olarak, yerel mahkemenin kararını hukuka aykırı bulan Danıştay, ÇED raporunun iptaline hükmetti.
Doğa Kazandı, Halk Bayram Etti
Danıştay’ın kararı bölge halkı ve çevreciler tarafından sevinçle karşılandı. Uzungöl Turizmciler Derneği Başkanı Mehmet Keleş, “Bu karar, bölge insanının ve doğaseverlerin zaferidir. Bugün Uzungöl’de bayram havası yaşanıyor” dedi. Uzungöl Birlik AŞ Yönetim Kurulu Başkanı İdris Akyüz ise “13 yıllık bir mücadelenin ardından gelen bu karar, hepimizin emeğinin karşılığıdır” diyerek destek veren herkese teşekkürlerini iletti.
Halkın ve Doğanın Geleceği İçin Mücadele
Uzungöl’de kazanılan bu zafer, doğal yaşamı korumanın ve yerel halkın kararlılığının önemini bir kez daha ortaya koydu. Bu tür mücadelelerin, çevresel değerlerin korunması ve sürdürülebilir bir gelecek için örnek teşkil etmesi umuluyor. Uzungöl halkının gösterdiği dayanışma ve inanç, çevre dostu hareketler için ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
6- Selimiye’de Yat İskelesi Projesine ÇED Engeli
Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Selimiye Mahallesi’nde planlanan ‘Yat ve Tekne Bağlama İskelesi Kapasite Artışı Projesi’, bölge halkının ve doğaseverlerin beklentisi doğrultusunda Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecinde durduruldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından alınan kararın gerekçesi ise proje alanında bulunan korunması gereken taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları oldu.
ÇED Sürecinin Ardından Alınan Karar
Proje, Selimiye’nin Buruncuk Mevkii’nde yapılması planlanan ve toplamda 7 bin 992,22 metrekarelik bir alanı kapsıyordu. Bu alanda 70 yat ve teknenin bağlanabileceği bir iskele, 652 metrekare yüzer alan ve 5 bin 560 metrekare deniz alanı inşası öngörülmüştü. Toplam yatırım bedeli ise 9 milyon 500 bin TL olarak açıklanmıştı.
Ancak, yapılan incelemelerde proje alanının Deniz, Özel Çevre Koruma Bölgesi, Doğal Sit Alanı ve Önemli Doğa Alanı statüsünde yer aldığı ve bölgede korunması gereken kültür varlıklarının bulunduğu tespit edildi. Marmaris Müze Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen sualtı incelemesinde arkeolojik kalıntılara rastlanması, bu alanın birinci derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmesi gerektiğini ortaya koydu.
Bakanlık Kararı ve Projenin Sonlandırılması
Bakanlık kararında, projenin ilgili mevzuat bakımından uygun bulunmadığı ifade edilerek, inşa sürecinin durdurulduğu açıklandı. Kararda şu ifadeler dikkat çekti:
“Projenin gerçekleştirilmesinin ilgili mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, ÇED süreci aşamasına bakılmaksızın sonlandırılır...”
Bu bağlamda, ‘Yat ve Tekne Bağlama İskelesi Kapasite Artışı Projesi’ için yürütülen ÇED süreci sonlandırıldı ve bölgedeki inşai faaliyetlerin engellenmesi sağlandı.
Bölge Halkı ve Doğaseverler İçin Zafer Niteliğinde
Selimiye, yalnızca doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda tarihi mirasıyla da dikkat çeken bir bölge. Bölgenin Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmesi için başlatılan süreç, Marmaris ve çevresindeki yerel halk ile çevreciler için önemli bir zafer olarak değerlendiriliyor.
Alınan bu karar, hem tarihsel hem de ekolojik mirasın korunması adına umut verici bir gelişme olarak nitelendiriliyor. Bölgede inşaat faaliyetlerinin durdurulması, Marmaris’in benzersiz doğası ve kültürel mirasının korunması adına önemli bir adım oldu.
Doğayı ve Tarihi Mirası Korumaya Devam
Marmaris’in Selimiye Mahallesi’nde alınan bu karar, Türkiye genelinde tarihi ve doğal alanların korunmasına yönelik daha bilinçli yaklaşımların önünü açıyor. Çevre bilinci, yerel halkın dayanışması ve kültürel mirasa sahip çıkma çabaları sayesinde bu süreç bir başarı hikâyesine dönüştü.
Doğal güzellikler ve tarihi miras, yalnızca o bölgede yaşayanların değil, gelecek nesillerin de hakkıdır. Bu anlayışla verilen bu kararın, başka benzer projelerde de örnek teşkil etmesi umut ediliyor.
Comments