Her yıl Ekim ayının ilk Pazartesi günü kutlanan Dünya Habitat Günü, Birleşmiş Milletler tarafından sürdürülebilir yaşam alanlarına ve şehirleşmenin etkilerine dikkat çekmek amacıyla ilan edilmiştir. 2024 yılında bu özel gün, 7 Ekim'de gerçekleşecek. Amaç, şehirleşmenin yarattığı sosyal, ekonomik ve çevresel zorlukları vurgulamak ve daha sürdürülebilir şehirlerin inşa edilmesi konusunda farkındalık yaratmaktır.
Şehirleşmenin Getirdiği Zorluklar
Dünya genelinde hızla artan nüfus ve şehirleşme, doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesine, hava ve su kirliliğine, altyapı sorunlarına ve sosyal eşitsizliklere yol açmaktadır. Bugün dünya nüfusunun büyük bir kısmı şehirlerde yaşarken, bu kentlerin sürdürülebilirliği kritik bir önem kazanmıştır. Ancak hızlı şehirleşme, sürdürülebilir planlama yapılmadığında birçok sorunu beraberinde getirebilir.
Altyapı eksiklikleri: Özellikle gelişmekte olan ülkelerde altyapı yetersizliği, şehirlerde su, enerji ve atık yönetimi gibi temel hizmetlerin karşılanmasını zorlaştırmaktadır.
Kirlilik ve çevresel zararlar: Hızlı şehirleşme, doğal kaynakların hızla tüketilmesine ve çevre kirliliğinin artmasına neden olmaktadır.
Sosyal eşitsizlik: Şehirlerdeki gelir farklılıkları, barınma sorunları ve kentsel yoksulluk, sosyal eşitsizlikleri derinleştirmektedir.
Sürdürülebilir Çözümler
Dünya Habitat Günü, şehirlerin sürdürülebilirliği için alınabilecek önlemleri vurgular. Bunlar arasında yeşil alanların artırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim, atık yönetimi ve çevre dostu ulaşım sistemleri bulunmaktadır. Ek olarak, şehirlerdeki sosyal dengenin korunması ve herkes için yaşanabilir alanlar yaratılması da önemlidir.
Kentsel tarım ve yeşil binalar gibi uygulamalar, şehirlerin ekolojik ayak izini azaltmak ve daha sürdürülebilir bir gelecek için atılması gereken önemli adımlardan sadece birkaçıdır.
Dünya Habitat Günü'nün Önemi
Bu gün, dünya genelinde kamuoyunun ilgisini çekmek ve hükümetleri, sivil toplum kuruluşlarını ve bireyleri harekete geçmeye teşvik etmek amacıyla düzenlenir. Sürdürülebilir şehirler inşa etmek, sadece çevreyi korumakla kalmaz, aynı zamanda insan sağlığını iyileştirir ve daha adil bir toplum yaratılmasına katkı sağlar.
Ekolojik Evim gibi platformlar için bu gün, kentsel yaşamda doğayı koruma ve sürdürülebilir yaşam alanları oluşturma adına ilham verici bir farkındalık günü olarak değerlendirilebilir.
Dünya Habitat Günü, dünya genelinde şehirleşmenin olumsuz etkilerine karşı sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi için önemli bir fırsattır. Şehirlerin doğayla uyumlu hale getirilmesi, hem ekolojik hem de toplumsal açıdan daha iyi bir geleceğin anahtarıdır. Bu nedenle, her birey ve kuruluş, bu tür küresel farkındalık günlerini birer hareket noktası olarak görmeli ve çevresel sürdürülebilirlik adına adımlar atmalıdır.
Türkiye’de Kentsel Dönüşüm: Rant ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Çelişkisi
Türkiye’de kentsel dönüşüm süreci, başta deprem riski taşıyan yapıların yenilenmesi amacıyla başlatılmış olsa da, zamanla bu süreç daha çok rant odaklı projelere dönüşmüştür. Şehir merkezlerinde ve değerli bölgelerde yapılan projeler, büyük gayrimenkul şirketlerinin kârını artırmaya yönelik yapılmakta ve sosyal, çevresel sürdürülebilirlikten uzak bir tablo çizmektedir.
“Kentsel dönüşüm, sadece müteahhit firmaların kazanç sağlaması için bir araç haline geldi. Çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik tamamen göz ardı ediliyor.”- TMMOB 2019 Raporu
Kentsel dönüşüm sürecinde, özellikle İstanbul ve diğer büyük şehirlerdeki yüksek yapılaşma, yerel halkın haklarını gözetmeyen, onları yerinden eden bir anlayışla ilerliyor. Bu projeler, daha çok emlak piyasasının değerini artırmak için planlanıyor ve doğrudan rant kaygısıyla hareket ediyor. Bu nedenle, ekolojik sürdürülebilirlik, sosyal doku ve toplumsal uyum gibi unsurlar göz ardı ediliyor.
Rant ve Doğal Alanlar: Yüksek katlı konutlar ve ticari alanlar inşa edilirken, yeşil alanlar hızla yok oluyor. Sürdürülebilir şehirler için gerekli olan parklar, bahçeler ve doğa koruma alanları çoğu zaman kentsel dönüşüm projelerinde yer almıyor. Bu da Türkiye’de şehirlerin ekolojik dengesini ciddi şekilde bozuyor. Ayrıca, betonlaşmanın artması, şehirlerde hava kalitesinin düşmesine ve sıcaklıkların yükselmesine neden oluyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan bir açıklamaya göre, son 15 yılda İstanbul’daki yeşil alanların %30’a yakını yok oldu
“İstanbul’da yapılan her yeni gökdelen, betonlaşmanın getirdiği çevresel tahribatı daha da derinleştiriyor. Bu projeler, doğal alanları tahrip ediyor ve ekolojik dengenin bozulmasına neden oluyor,”- Ekoloji Birliği Eleştirisi
Sosyal Adalet Sorunu: Rant odaklı dönüşüm, genellikle kentin en değerli bölgelerindeki yoksul halkı yerinden ederek, bu alanları yüksek gelir gruplarına sunan bir yapıya sahip. Bu da sosyal adaletsizlik yaratıyor ve toplumsal uyumu bozuyor. Sürdürülebilir şehircilik ise, sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal sürdürülebilirliği de içerir. Ancak, Türkiye’de kentsel dönüşüm projelerinde bu boyutlar sıklıkla göz ardı ediliyor.
Çeşitli raporlara göre, 2017’den bu yana 500.000'den fazla insan, kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle yerinden edilmiştir. Bu projeler genellikle deprem riski bahanesiyle başlatılsa da, sosyal konut projeleri yerine lüks konutlar inşa edilerek rant sağlanıyor
Kentsel Dönüşüm Sürdürülebilir mi?
Türkiye’de sürdürülen kentsel dönüşüm projelerinin büyük bir kısmı, sürdürülebilir şehircilik ilkelerine uygun değil. Çoğu projede ekolojik tasarım, enerji verimliliği, su tasarrufu gibi çevresel kriterler göz ardı ediliyor. Bu projeler, daha çok kısa vadeli kazançlar üzerine kurulu ve çevre dostu uygulamalardan uzak bir anlayışla inşa ediliyor. Yapılan birçok bina, enerji verimliliği açısından düşük performans gösteriyor ve çevreye zarar veriyor.
Dünya Habitat Günü, şehirlerin ve yaşam alanlarının sürdürülebilir şekilde geliştirilmesinin gerekliliğini hatırlatırken, Türkiye’deki kentsel dönüşüm süreçlerinin bu hedeften uzak olduğunu gösteriyor. Rant odaklı projeler yerine, sürdürülebilirlik, sosyal adalet ve ekolojik dengeyi gözeten bir dönüşüm modeli benimsemek, geleceğin şehirlerini inşa etmede hayati bir adım olacaktır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'deki yeni yapıların %80'inden fazlası enerji verimliliği standartlarını karşılamıyor. Bu, yapılan binaların uzun vadede hem doğaya hem de ekonomiye büyük zararlar verdiği anlamına geliyor
Dünya Habitat Günü’nün sunduğu fırsat, şehirlerin geleceğini inşa ederken yalnızca ekonomik çıkarların değil, çevresel ve toplumsal gereksinimlerin de gözetilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Türkiye’de kentsel dönüşüm projelerinde sürdürülebilirlik ilkelerinin daha fazla dikkate alınması, doğayı koruma ve insan yaşamına saygı çerçevesinde projeler geliştirilmesi hayati önem taşıyor.
Commentaires