Hepimizin zaman zaman karşılaştığı, belki de farkında bile olmadan hayatımızı kısıtlayan bir düşünce kalıbı hakkında konuşmak istiyorum: "Yeterince zamanım yok, o zaman neden başlayayım ki?"
Kaç kere bir işe başlamak istediniz, ancak "nasılsa bitiremeyeceğim" diyerek vazgeçtiniz? Kaç kere büyük hayaller kurdunuz, ancak "bunu başaramam ki" diyerek daha en başında o hayalleri rafa kaldırdınız? Ben sayısını unuttum!
Bu anlamsızlık hissi, gerçekten de en büyük engellerimizden biri olabiliyor. Bir işi bitirmek için yeterli zamanımız olmadığını düşündüğümüzde, başlamanın da anlamsız olduğunu varsayıyoruz. Sanki bir şeyin değerli olabilmesi için mutlaka tamamlanması, kusursuz bir şekilde bitirilmesi gerekiyormuş gibi...
Sonuç Odaklı Olmak Bizi Nasıl Engelliyor?
İşte tam da burada, yani sonuç odaklı düşünme tuzağına düştüğümüzde, kendi kendimize prangalar vuruyoruz. Denemenin değerini, aktivitenin sonucuyla eşitlediğimizde, sadece ve sadece istediğimiz sonuca ulaşırsak başarılı olduğumuzu düşünüyoruz. Bu da çabalarımızı ve motivasyonumuzu baltalıyor. Çünkü bu düşünce yapısıyla, denemenin kendisi, sadece istediğimiz sonucu elde edersek değerli hale geliyor.
Peki ya sonuç ne olursa olsun, denemek başlı başına değerliyse? Ya bir şeye kendimizi adamak, sırf bu süreçte kendimizi geliştirdiğimiz, bir şeyler öğrendiğimiz ya da aktivitenin kendisinden keyif aldığımız için değerliyse?
"Başlamak için mükemmel olmak zorunda değilsin; ama mükemmel olmak için başlamak zorundasın." Zig Ziglar
20 Dakika Bile Değerli Olabilir
Düşünsenize, bir işe başlamak için sadece 20 dakikanız var. Belki o işi bitiremeyeceksiniz, ama o 20 dakika içinde bile çok şey başarabilirsiniz. Örneğin, uzun zamandır ertelediğiniz bir kitabı okumaya başlayabilir, yeni bir dil öğrenmek için ilk adımı atabilir, egzersiz yapabilir ya da uzun zamandır aramadığınız bir dostunuzu arayabilirsiniz.
Önemli olan, o 20 dakikayı nasıl değerlendirdiğinizdir. Başlamak, her zaman topu ileri taşımasa bile, en azından ilk direncimizi kırmamıza yardımcı olur. Başlama kaslarımızı güçlendirir ve zamanla daha büyük adımlar atmamızı kolaylaştırır.
Kendi Anlamınızı Bulun
Bu anlamsızlık önyargısını fark ettiğinizde, kendinize şunu sorun: "Bu işe başlamanın benim için anlamı ne?" Belki de o işi bitirmek değil, o işe başlama cesaretini göstermek sizin için en büyük kazanç olacaktır. Belki de o işi yaparken öğrenecekleriniz, sizi bambaşka bir yere taşıyacaktır.
"Yapmak istediğin her ne varsa, şimdi başla. Cesarette deha, güç ve sihir vardır." Johann Wolfgang von Goethe
Başlamanın Gücünü Keşfedin ve Denemekten Korkmayın!
Unutmayın, hayat bir maraton, bir sprint değil. Her adım, her deneme, sizi hedefinize yaklaştırır. Bazen yolculuğun kendisi, varılacak yerden daha keyifli olabilir. Bu nedenle, başlamaktan, denemekten ve hata yapmaktan korkmayın.
Ben kendi hayatımda bu düşünce kalıbını fark ettiğimden beri, küçük adımlarla büyük değişimler yaratabileceğimi gördüm. Her gün sadece 20 dakika ayırarak, yeni bir dil öğrenmeye başladım.
Siz de bugün kendinize bir iyilik yapın ve ertelediğiniz o işe başlayın. 20 dakika bile olsa, başlayın. Başlamanın gücünü keşfedin.
Unutmayın, başlamak için asla geç değil!
Zeynep Derin Köseoğlu
İletişim: zeynepkoseoglu@ekolojikevim.com.tr
Comments