top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Derin Köseoğlu

Zihinsel Sadeleşme

Güncelleme tarihi: 8 Eki

Zihinsel Sadeleşme

Minimalizmin yalnızca bir yaşam tarzı olmadığını anlamam, bana çok zaman aldı. Yıllar boyunca minimalist olmanın evi sadeleştirmek, eşyaları azaltmak, gardırobumdaki fazlalıklardan kurtulmak olduğunu düşünmüştüm. Fakat bir gün, evimdeki fazlalıkları atmış, gardırobumu küçültmüş ve sade bir düzen oluşturmuş olmama rağmen, içimde hâlâ bir huzursuzluk hissettim. Bu, o an fark ettiğim bir gerçeği bana gösterdi: Minimalizm sadece maddesel bir şey değil, zihinsel bir durum, bir düşünce felsefesi.


Eşyalarımı azaltırken bir şeyi atlıyordum. Asıl sadeleşmesi gereken, zihnimdi. Hayatımı dolduran karmaşayı yalnızca evimde değil, aynı zamanda düşüncelerimde, isteklerimde, hatta hedeflerimde de fark ettim. Minimalizm, yalnızca sahip olduklarımı değil, zihinsel yüklerimi de azaltmam gerektiğini öğretmeye başladı. Bu, tamamen bir farkındalık süreciydi.


Minimalizm, önce eşyalarım üzerinden bana yol gösterdi ama daha derin bir farkındalık sürecine soktu. Örneğin, her gün koşuşturma içinde, çok fazla şey yapmaya çalışarak yaşıyordum. Sürekli daha fazla başarmalı, daha fazla üretmeliydim. Oysa bu düşünce, hayatımda sürekli bir baskı yaratıyordu. Sahip olmak istediklerimin ve yapmam gerekenlerin listesi uzadıkça uzuyor, bir yandan sadeleşmeye çalışırken bir yandan zihinsel olarak kendimi daha çok yük altında hissediyordum.


Bu yüzden asıl minimalizmin, düşüncelerimi sadeleştirmekle başladığını fark ettim. Maddi eşyaların azalması bir başlangıçtı, fakat zihinsel yüklerimi bırakmadan asla tam anlamıyla minimalist olamayacaktım. Minimalizm, 'daha az sahip olmak' değil, 'daha az istemek' demekti. Ve bu, yalnızca eşyalar değil, aynı zamanda istekler, hırslar ve gereksiz endişeler için de geçerliydi.

Özellikle toplumun dayattığı beklentiler, başarının ne olduğu konusundaki kalıplar beni zorluyordu. Oysa minimalizmin temelinde, başarıyı yeniden tanımlamak yatıyordu. Başarı, herkesin beklentilerini karşılayarak en çok şeye sahip olmak değil, kendi gerçek ihtiyaçlarını fark etmek ve bu doğrultuda sadeleşmekti.


"Zihnini gereksiz düşüncelerle meşgul etme; sadelik, ruhun gerçek özgürlüğüdür." Epiktetos

Minimalizm bir düşünce felsefesiydi çünkü beni kendimle yüzleşmeye davet etti. Gerçekten ne istiyorum? Hangi hedefler beni mutlu ediyor? Başarıyı neden bu kadar büyütüyorum? Hayatımda gerçekten önemli olan şeyler neler? Bu soruların cevabını bulmak, sadece fiziksel olarak değil, ruhsal ve zihinsel olarak da sadeleşmemi sağladı.


Evet, gardırobumu sadeleştirdim, evimde daha az eşya var. Ancak esas değişiklik, zihnimde oldu. Artık hayatımdaki fazlalıkları daha kolay fark edebiliyorum. Sadece maddi şeylerden değil, aynı zamanda bana yük olan düşüncelerden, anlamsız kaygılardan ve gereksiz beklentilerden de arınıyorum. Bu, minimalizmin asıl gücü: Daha az ile daha fazla özgürlük, daha fazla huzur ve daha fazla farkındalık.


Minimalizm, bir evde kaç eşya olduğuyla değil, bir zihin ve kalpte ne kadar yük bulunduğuyla ilgilidir. Bu yüzden, artık minimalizmin sadece bir yaşam tarzı değil, bir düşünce felsefesi olduğuna inanıyorum.

Her gün daha az şey için kaygılanıyor, daha fazla anda kalabiliyorum. Ve bu sayede, daha anlamlı ve daha derin bir yaşam sürüyorum.


Zeynep Derin Köseoğlu

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page