top of page

Arama Sonuçları

"" için 438 öge bulundu

  • Gıdalardaki Gizli Tehlike: Kimyasallar!

    İngiltere'de yapılan bir araştırma, gıdalarda kullanılan katkı maddelerinin insan sağlığı üzerinde beklenmedik etkileri olabileceğini ortaya koydu. Bu araştırma, gıdalarda bulunan kimyasalların sinir sistemi ve beyin fonksiyonları üzerinde olumsuz etkilere yol açabileceğini gösteriyor. Araştırmacılar, gıdalarda bulunan bazı katkı maddelerinin beyindeki nörotransmiterlerin işleyişini bozabileceğini keşfettiler. Nörotransmiterler, sinir hücreleri arasında bilgi aktarımından sorumlu moleküllerdir. Bu kimyasallara maruz kalmak, hafıza, konsantrasyon ve öğrenme gibi bilişsel işlevlerde bozulmalara yol açabilir. Bu araştırma, gıdalarda kullanılan katkı maddelerinin potansiyel tehlikelerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Gıda ambalajlarında yer alan katkı maddelerini dikkatlice okumak ve bilinçli tüketim yapmak her zamankinden daha önemli hale geliyor. Bu araştırma, gıda endüstrisinin katkı maddelerinin kullanımıyla ilgili etik sorgulamalarını da beraberinde getiriyor. Gıda üreticilerinin, insan sağlığını riske atmadan ürünlerini tatlandırmak, renklendirmek ve raf ömrünü uzatmak için alternatif yöntemler geliştirmesi gerekiyor. Tüketicilere Öneriler Gıda ambalajlarında yer alan katkı maddelerini dikkatlice okuyun. Mümkün olduğunca taze ve işlenmemiş gıdalar tüketin. Organik gıdaları tercih edin. Evde yemek pişirmeye özen gösterin. Bilmeden kimyasal tüketmek, insan sağlığı üzerinde ciddi tehditler oluşturabilir. Bu araştırma, gıda tüketimi konusunda daha bilinçli olmamızı ve bilinçli seçimler yapmamızı teşvik ediyor.

  • Saçlarınızı Tuvalete mi Döküyorsunuz?

    Tuvalete saç dökmek birçok insan için günlük bir alışkanlıktır. Fakat bu basit eylemin tıkanıklık  ve çevre kirliliği  gibi istenmeyen sonuçları olabilir. Bu makalede, tuvalete saç dökmenin artılarını ve eksilerini  inceleyeceğiz ve daha sürdürülebilir alternatifler  sunacağız. Tuvalete Saç Dökmenin Artıları: Kolaylık: Saç dökmek, atıl saçlardan kurtulmanın en kolay ve hızlı yollarından biridir. Hijyen: Saçları tuvalette atmak, onları banyoda veya evinizin diğer bölgelerinde birikmekten kurtarır. Tuvalete Saç Dökmenin Eksileri: Tıkanıklık: Saç, zamanla borularda birikerek tıkanmalara neden olabilir. Bu tıkanıklıklar, pahalı onarımlar gerektirebilir. Çevre Kirliliği: Atık su arıtma tesisleri, tuvaletten gelen saçları tam olarak parçalayamaz. Bu da, saçların su yollarına ve denizlere karışarak çevre kirliliğine neden olmasına yol açar. Daha Sürdürülebilir Alternatifler: Saç Fırçası Temizliği: Saç fırçanızı düzenli olarak temizlemek, dökülen saçları biriktirmenin ve tuvalete atma ihtiyacını azaltmanın en kolay yollarından biridir. Saç Toplama Poşeti: Tuvalet sifonu çekmeden önce, dökülen saçları toplamak için özel bir poşet kullanabilirsiniz. Bu poşetler, tıkanıklığı önler ve saçların atık su sistemine girmesini engeller. Kompostlama: Dökülen saçlarınızı kompost kutusuna atarak onları doğaya geri kazandırabilirsiniz. Saçlar, kompost için azot bakımından zengin bir malzeme kaynağıdır. Tuvalete saç dökmek, kısa vadede kolay bir çözüm gibi görünse de, uzun vadede tıkanıklık ve çevre kirliliği gibi sorunlara yol açabilir. Daha sürdürülebilir alternatifler kullanarak hem evinizin tesisatını korur hem de çevreye katkıda bulunabilirsiniz.

  • Mutfaklarımızdaki Tehlike: “Sonsuz Kimyasallar” ve Korunma Yolları

    Mutfaklarımız, günlük yaşamımızın merkezinde yer alırken, sağlığımızı etkileyebilecek kimyasal maddelerle doludur. Özellikle PFAS (per- ve polifloroalkil maddeler) ve BPA (bisfenol A) gibi “sonsuz kimyasallar,” gıda hazırlığından tencere-tava seçimine kadar birçok yönüyle hayatımızı etkiler. İşte bu kimyasalların ne olduğu, etkileri ve mutfaklarımızı nasıl koruyabileceğimiz hakkında bilmeniz gerekenler: PFAS Nedir? PFAS, fluor-karbon bağı içeren geniş bir kimyasal ailesidir. Bu kimyasallar, leke tutmazlık, yağa dayanıklılık ve suya karşı direnç gibi özelliklere sahiptir. Hemen hemen herkesin vücudunda izine rastlanır. Ancak sağlık etkileri hala kesin olarak belirlenmemiştir. Hayvan çalışmaları, üreme, tiroid fonksiyonu, bağışıklık sistemi ve karaciğer üzerinde olumsuz etkilere yol açabileceğini göstermektedir. Öneri: PFAS içeren ürünleri kullanmaktan kaçının. BPA Nedir? BPA, plastik ürünlerde ve kaplamalarda yaygın olarak bulunan bir kimyasaldır. Gıda ambalajlarında, su şişelerinde ve konserve kutularında sıkça kullanılır. BPA, hormon benzeri etkilere sahip olabilir ve sağlık riskleri taşıyabilir. Öneri: Plastik ürünlerden uzak durun ve cam veya paslanmaz çelik alternatifleri tercih edin. Mutfakta Korunma Yolları Teflon Tavalar: Teflon kaplı tavaların PFAS içerdiği bilinmektedir. Alternatif olarak seramik veya paslanmaz çelik tavalar kullanın. Plastik Ürünler: Plastik kaplar, özellikle ısıyla temas ettiğinde BPA salabilir. Cam veya silikon kaplar tercih edin. Alüminyum Folyo ve Kaplar: Alüminyum, gıdalarla reaksiyona girerek alüminyumun gıdalara geçmesine neden olabilir. Alternatif olarak cam veya seramik kaplar kullanın. Su Filtresi: Musluk suyunuzda PFAS olabilir. Kaliteli bir su filtresi kullanarak suyunuzu temizleyin. Mutfak sağlığınız için bilinçli seçimler yapmak, sonsuz kimyasallara maruziyeti azaltmanın ilk adımıdır. Sağlıklı ve güvenli bir mutfakta yemek yapmak için bu önerilere dikkat edin!

  • Phaselis Antik Kenti’nde Yapılaşma Kararları İptal Edildi

    Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan Phaselis Antik Kenti, tarih ve doğa mirası olarak büyük öneme sahiptir. Ancak bu antik kentte yapılaşma planlarına onay veren koruma kurulu kararları mahkeme tarafından iptal edildi. Bu kararlar, bölgede planlanan projelere karşı açılan davaların tamamında iptal kararı çıkmasını sağladı. Yapılaşma Kararlarının İptali Phaselis Antik Kenti, Antalya Tekirova mahallesi Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içerisinde yer alır ve 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı’nda bulunur. Bu alan, Alacasu (Cennet) ve Bostanlık koylarına yönelik olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından günübirlik alan projesi yapılması için onaylanmıştı. Ancak Mimarlar Odası, Peyzaj Mimarları Odası ve bölge sakinlerinin açtığı davalarda mahkeme, projelerin iptaline karar verdi. Antalya 3. İdare Mahkemesi, projelerin dayanağı olan Kültür Varlıkları Koruma Kurulu kararlarını iptal etti. Kararda, izin verilen projenin Milli Parklar Kanunu’na, Kıyı Kanunu’na ve 2863 sayılı kanuna aykırı olduğu vurgulandı. Mahkeme, koruma bölge kurulunun projeyi uygun bulan kararlarını iptal ederken, bölgenin biyoçeşitliliğine ve doğal yapısına zarar verebilecek uygulamalara izin verilmemesi gerektiğini belirtti. Hukuki Mücadele ve Dönüm Noktası Bu iptal kararları, Phaselis’te yapılan hukuki mücadelede önemli bir dönüm noktası oldu. Davanın avukatlarından Tuncay Koç, konuyla ilgili olarak “1. derece arkeolojik SİT alanına, Milli Park alanına sıradan bir plaj gibi davranmanın hukuksuz olduğu ve hem arkeoloji açısından hem ekosistem açısından projenin potansiyel zararları bilirkişi tespitleri ve mahkeme kararlarıyla ortaya kondu. Bakanlık yürütmeyi durdurma kararına rağmen alanda yasa dışı faaliyetine devam etti üstelik. Bu kıyı yağmasından vazgeçilmeli. Çevreyi ve tarihi koruyucu bir anlayışla turizmi sürdürmeliyiz” dedi ve sürece başından beri destek veren Antalya Ekoloji Ağı ve Phaselis’e Dokunma Hareketi’ne teşekkürlerini sundu. Phaselis Antik Kenti, tarihi ve doğal güzellikleriyle korunmalı ve gelecek nesillere aktarılmalıdır. Bu kararlar, bu önemli mirasın korunmasına katkı sağlamaktadır

  • Eko-Brütalizm: Doğanın Gücünün Betonla Harmanlanması

    Eko-brütalizm, ilk bakışta çelişkili gibi görünen iki kavramın, doğanın ve betonun, uyumlu bir birlikteliğini sunan bir mimari akımdır. Bu akım, 1950'lerde ve 1960'larda ortaya çıkan brütalist mimarinin temel prensiplerini, sürdürülebilirlik ve çevresel duyarlılık gibi günümüzün acil ihtiyaçlarıyla harmanlayarak yeni bir estetik dil oluşturur. Brütalist Mimarinin Temel Özellikleri Nelerdir? Ham Malzeme Kullanımı: Brütalizm, beton, çelik ve cam gibi ham malzemeleri doğallıklarıyla öne çıkararak, doğanın gücüne ve sadeliğine vurgu yapar. İşlevsellik: Brütalizm, estetik kaygıları işlevsellik ile dengeleyerek, binaların kullanım amacına uygun ve konforlu olmasını da gözetir. Dürüstlük: Brütalizm, binaların yapımında kullanılan malzemeleri ve strüktürü gizlemeksizin açıkça göstererek, bir dürüstlük ve şeffaflık ilkesini benimser. Anıtsallık: Brütalizm, büyük ölçekli ve heybetli yapılarla, güce ve kudrete dair bir estetik dil oluşturur. Eko-Brütalizm Neleri Değiştirecek? Ham Malzeme Kullanımı: Eko-brütalizm, beton, çelik ve cam gibi ham malzemeleri doğallıklarıyla öne çıkararak, doğanın gücüne ve sadeliğine vurgu yapar. Yeşil Entegrasyon: Binalarda dikey bahçeler, yeşil çatılar ve doğal ışıklandırma gibi unsurlar, doğayı binaların dokusuna entegre ederek, insan ve doğa arasındaki bağlantıyı güçlendirir. Sürdürülebilirlik: Eko-brütalist yapılar, enerji ve su tasarrufu sağlayan sistemler ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile çevreye duyarlı bir yaklaşım benimser. İşlevsellik: Eko-brütalizm, estetik kaygıları işlevsellik ile dengeleyerek, binaların kullanım amacına uygun ve konforlu olmasını da gözetir. Eko-Brütalist Mimari Örnekler: The Barbican Estate, Londra: 1960'larda inşa edilen bu ikonik konut kompleksi, betonarme yapısı ve yeşil alanlarıyla eko-brütalizmin öncü örneklerinden biridir. Habitat 67, Montreal: 1967 Dünya Fuarı için tasarlanan bu modüler konut kompleksi, beton prefabrik üniteleri ve teras bahçeleriyle eko-brütalizmin en dikkat çekici örneklerinden biridir. The Elephant House, Kopenhag: Danimarka Kraliyet Kütüphanesi'nin bu uzantısı, beton cephesi ve yeşil çatısıyla modern eko-brütalizmin etkileyici bir örneğidir. Eko-brütalizm, doğanın ve insan yaşamının uyumlu bir şekilde bir arada var olabileceğini gösteren, sürdürülebilir ve estetik bir mimari akımdır. Gelecekte, bu akımın şehirlerimizi dönüştürme ve daha yaşanabilir bir dünya yaratmada önemli bir rol oynaması beklenmektedir.

  • Köpek Eti Yasaklandı! Güney Kore'den Tarihi Adım

    Güney Kore, köpek eti ticaretini ve tüketimini yasaklamak için üç yıllık bir planı onaylayarak tarihi bir adım attı. Bu karar, yıllardır süren hayvan hakları savunucularının ve aktivistlerin mücadelesinin sonucunda geldi. Yasağın Detayları: 9 Ocak 2024 tarihinde kabul edilen plan, 2027 yılına kadar köpek eti üretim ve satışını tamamen yasaklayacak. Yasak kapsamında köpek etinin yetiştirilmesi, satılması, kesilmesi ve restoranlarda servis edilmesi yasaklanacak. Mevcut köpek çiftlikleri, hayvan refahı standartlarına uymaları halinde barınaklara dönüştürülebilecek. Yasağa uymayanlara para cezası ve hapis cezası verilebilecek. Yasağın Önemi: Güney Kore'de her yıl yaklaşık 1 milyon köpek et için kesiliyor. Köpekler genellikle korkunç koşullarda yetiştiriliyor ve kesiliyor. Köpek eti tüketimi, kuduz ve diğer zoonotik hastalıkların yayılma riski taşıyor. Bu yasak, Güney Kore'de hayvan hakları için önemli bir zafer olarak görülüyor. Tepkiler: Hayvan hakları savunucuları ve aktivistler yasağı memnuniyetle karşıladı. Bazı Güney Koreliler ise geleneksel bir yiyecek olan köpek etinin yasaklanmasına karşı çıktı. Hükümet, yasağın uygulanması için gerekli altyapıyı oluşturmak için çalışmalara başladı. Sonuç: Güney Kore'de köpek eti yasağı, hayvan hakları için önemli bir adımdır. Bu yasağın diğer ülkelerde de benzer yasaklara öncülük etmesi ve köpek etinin tüketiminin tamamen sona ermesi umut vericidir.

  • Hazır Ahşap Zeminleri Temizleme Rehberi

    Fabrika çıkışlı cilanmış ahşap zeminler, dayanıklı ve güzellikleriyle popüler bir zemin kaplama seçeneğidir. Doğru şekilde temizlendiğinde uzun yıllar boyunca güzel görünümlerini korur. Bu makalede hazır ahşap zeminlerin nasıl temizleneceğine dair adım adım talimatlar ve ipuçları bulacaksınız. Gerekli Malzemeler: Süpürge veya paspas Yumuşak, nemli bez Ahşap zemin temizleyici Mikrofiber bez Kova Temizlik Adımları: Zeminleri süpürün veya paspaslayın: Toz, kir ve kum gibi gevşek parçacıkları temizlemek için zeminleri yumuşak bir süpürge veya paspasla temizleyin. Temizleme solüsyonu hazırlayın: Ahşap zemin temizleyicisini üreticinin talimatlarına göre suyla karıştırın. Bezi nemlendirin: Temizleme solüsyonuna batırılmış yumuşak bir bez kullanın. Bezin çok ıslak olmamasına dikkat edin, sadece nemli olmalı. Zeminleri silin: Bezi zemin boyunca damarlı yöne paralel olarak hareket ettirerek zeminleri silin. Her seferinde bezi temiz suyla durulayın ve fazla solüsyonu bezden sıkın. Kurulayın: Temiz ve kuru bir mikrofiber bezle zeminleri kurulayın. Bu, su lekelerinin oluşmasını önler. Ek İpuçları: Hazır ahşap zeminlerde asla cilalı veya aşındırıcı temizleyiciler kullanmayın. Bu ürünler zemine zarar verebilir. Zeminleri çok fazla suyla temizlemekten kaçının. Fazla su, zeminin şişmesine veya kabarmasına neden olabilir. Mobilya ayaklarının altına keçe pedler koyun. Bu, zeminin çizilmesini önler. Ağır döküntüleri veya sıvıları derhal temizleyin. Zeminlerinizin parlaklığını korumak için yılda bir veya iki kez ahşap zemin cilası kullanabilirsiniz. Önemli Not: Her hazır ahşap zemin farklıdır. Temizlemeden önce, zemin üreticisinin talimatlarını okuduğunuzdan ve önerilen temizlik ürünlerini kullandığınızdan emin olun. Umarım bu bilgiler hazır ahşap zeminlerinizi temizlemenize yardımcı olur!

  • Komplo Teorilerinin Gölgesinde Jeomühendislik

    Günümüzde iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek için bilim insanları birçok farklı yöntem üzerinde çalışıyor. Ancak bu çabalar, yanlış bilgiler ve komplo teorileriyle gölgelenebiliyor. Özellikle uçakların arkasında bıraktığı yoğunlaşma izleri, yıllardır çeşitli komplo teorilerinin merkezinde yer alıyor. Peki, bu "kimyasal izler" gerçeği yansıtıyor mu? Jeomühendislik çalışmalarının bu tartışmadaki yeri ne? Kimyasal İzler: Gerçek mi, Efsane mi? Uçakların arkasında bıraktığı beyaz çizgiler aslında yoğunlaşma izleri (kondens izleri) olarak bilinir. Bu izler, yüksek irtifada uçak motorlarından çıkan su buharının soğuk hava ile buluşarak buz kristallerine dönüşmesiyle oluşur. Görsel olarak bulutlara benzeyen bu doğal fenomen, atmosfer biliminin yıllardır açıklık getirdiği bir konu. Buna rağmen, bazı çevrelerde bu izlerin zararlı kimyasal maddeler içerdiği ve kitlesel kısırlaştırma, zihin kontrolü veya hava koşullarını manipüle etme gibi sinsi amaçlar taşıdığı iddia ediliyor. Ancak bugüne kadar bu iddiaları destekleyen hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. 2016 yılında yapılan bir araştırmada, önde gelen atmosfer bilimciler, bu tür bir gizli püskürtme programına dair hiçbir delil olmadığını açıkça belirtmiştir. Jeomühendislik ve İklim Krizi Jeomühendislik, küresel ısınmayı yavaşlatmak için atmosferdeki doğal süreçlere müdahale etmeyi amaçlayan bilimsel bir yaklaşımdır. Bu alanın bir parçası olarak gündeme gelen "güneş jeomühendisliği," güneş ışınlarını yansıtıcı maddeler kullanarak Dünya'nın sıcaklık artışını kontrol altına almayı hedefler. Ancak bu uygulamaların bilimsel temeli, etik boyutları ve potansiyel yan etkileri konusunda yoğun tartışmalar devam etmektedir. Bazı bilim insanları, bu tür müdahalelerin iklim krizinin çözümüne katkıda bulunabileceğini düşünse de, olası sonuçlar konusunda temkinli yaklaşmaktadır. Örneğin, stratosfere büyük miktarlarda kükürt püskürtmek, bölgesel hava döngülerini değiştirebilir veya beklenmedik çevresel etkiler yaratabilir. Ayrıca, bu tür çözümlerin emisyonları azaltma konusundaki asıl çabayı gölgede bırakabileceği endişesi de dile getirilmektedir. Bilim ve Komplo Teorileri: Bilinçlenme Zamanı İklim değişikliğiyle mücadele, yalnızca bilimsel çabalarla değil, aynı zamanda doğru bilginin yayılmasıyla da mümkün olabilir. Kimyasal izler gibi komplo teorileri, bilimin yol açmaya çalıştığı umut ışığını karartabilir. Yanlış bilgiler yerine, bilimsel gerçeklere dayalı bir anlayışı benimsemek, hem bireysel hem de toplumsal olarak daha bilinçli adımlar atmamıza yardımcı olabilir. Jeomühendislik, iklim krizine yönelik potansiyel çözümlerden biri olarak değerlendirilmeye devam ederken, bu alandaki yanlış bilgilere karşı dikkatli olmak büyük önem taşıyor. Bilimin, etik ve güvenilir sınırlar içinde ilerlemesi, küresel ısınma ile mücadelede hepimize daha sürdürülebilir bir gelecek sağlayabilir.

  • EE Sözlük: Pastoral Çiftlik Nedir?

    Pastoral çiftlik, doğa ile iç içe, geniş ve açık alanlarda kurulan, genellikle hayvancılık ve tarımın bir arada yapıldığı çiftliklere verilen isimdir. Bu çiftliklerde, doğal yaşam koşulları ön planda tutulur ve modern tarım teknikleri yerine daha geleneksel yöntemler kullanılır. Pastoral çiftlikler, sürdürülebilir tarımın ve hayvancılığın güzel bir örneğidir. 🌿 Pastoral Çiftliklerin Özellikleri Doğal Ortam: Hayvanlar, serbest dolaşım alanlarına sahip doğal yaşam koşullarında yetiştirilir. Çeşitli Üretim: Süt, peynir, et gibi hayvansal ürünlerin yanı sıra sebze ve meyve yetiştiriciliği yapılır. Ekolojik Dengeye Uyum: Kimyasal gübreler ve pestisitler yerine doğal gübreler ve biyolojik yöntemler tercih edilir. 🌍 Pastoral Çiftliklerin Avantajları Sürdürülebilirlik: Doğal yöntemlerle üretim, çevre dostudur ve toprağın uzun vadede verimli kalmasını sağlar. Sağlıklı Ürünler: Kimyasallardan uzak, organik ve doğal ürünler sunar. Hayvan Refahı: Hayvanlar, doğal ortamlarında stressiz bir şekilde büyütülür. Doğaya Dönüş: Kent yaşamından uzaklaşmak isteyenler için sakin bir yaşam ve üretim modeli sunar. Pastoral çiftlikler, yoğun tarımın ve fabrikasyon hayvancılığın yol açtığı çevresel ve etik sorunlara karşı alternatif bir çözüm sunar. Daha temiz, daha yeşil ve daha doğal bir dünya için pastoral tarım yöntemlerine yönelmek, gelecek nesillere bırakılacak sağlıklı bir çevrenin anahtarıdır.

  • Dronelar Çevre İçin Tehdit mi Fırsat mı?

    Son yıllarda drone teknolojisi, profesyonel ve amatör kullanıcılar arasında hızla popülerlik kazandı. Görkemli manzaraların kuşbakışı görüntülerini elde etmekten çevre araştırmalarına kadar pek çok alanda fayda sağlayan bu cihazlar, çevresel etkileri açısından tartışmalara da yol açıyor. Drone'ların Yaban Hayatı Üzerindeki Olumsuz Etkileri Dronların doğada sıkça kullanılması, yaban hayatı üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor. Doğal ortamlarında huzurlu bir şekilde yaşamlarını sürdüren hayvanlar, drone seslerinden ve varlığından rahatsız olabiliyor. Örneğin: Stres ve Kaçış Tepkileri:  2015 yılında yapılan bir araştırma, ayıların drone varlığı nedeniyle kalp atış hızlarının arttığını ve strese girdiklerini ortaya koydu. Bu stres, uzun vadede hayvanların üreme kapasitelerini azaltarak ekosistem dengelerini bozabilir. Yavrularından Ayrılan Hayvanlar:  Zion Ulusal Parkı'nda bir drone, bighorn koyun sürüsünü korkutarak annelerin yavrularından ayrılmasına neden oldu. Bu tür olaylar, hayvan popülasyonlarında ciddi sorunlara yol açabiliyor. Koruma Altındaki Türlerin Tehlikede Olması:  2021’de Kaliforniya'daki Bolsa Chica Ekolojik Rezervi'nde bir drone'un sulak alanlara düşmesi, koruma altındaki sumru kuşlarının 3.000 yumurtayı terk etmesine sebep oldu. Bu tür olaylar, hassas türlerin yok olma riskini artırabilir. Çevre Araştırmalarında ve Afet Yönetiminde Droneların Pozitif Kullanımı Olumsuz etkilerine rağmen, dronlar çevre koruma ve araştırma alanlarında önemli faydalar sağlayabilir: İklim Verilerinin Toplanması:  Dronlar, lav akıntıları veya uzak yağmur ormanları gibi ulaşılması zor alanlarda çevre verilerini toplayarak bilimsel araştırmalara katkı sağlar. Afet Yönetimi:  Sel veya orman yangını gibi doğal afetlerde, güvenli bir şekilde veri toplanmasına ve durum değerlendirmesi yapılmasına olanak tanır. Doğa Gözlemi:  İnsan ayak izinin erişemediği bölgelerde hayvan davranışlarını izlemek için kullanılarak koruma çalışmalarını destekler. Drone Teslimatlarının Karbon Emisyonlarına Etkisi Drone teknolojisinin potansiyel faydalarından biri de lojistik sektöründe emisyonların azaltılmasına katkı sunmasıdır. Küçük boyutlu dronlar, özellikle kısa mesafelerde paket teslimatında kamyonlardan daha az karbon emisyonu üretebilir. Ancak, büyük dronların bu konudaki etkileri hâlâ tartışmalı bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Sorumlu Drone Kullanımı İçin Öneriler Droneların çevresel etkilerini minimize etmek için şu noktalara dikkat edilebilir: Yaban Hayatını Koruyun:  Dronunuzu doğal alanlarda uçururken yaban hayatını rahatsız etmemeye özen gösterin. Hayvanların yuvalarına veya yaşam alanlarına fazla yaklaşmaktan kaçının. Yasalara Uyun:  Ulusal parklar ve koruma altındaki bölgelerde drone kullanımına ilişkin yasaklara ve düzenlemelere uyun. Sessiz Modelleri Tercih Edin:  Daha az ses çıkaran modelleri kullanarak çevre üzerindeki rahatsız edici etkileri azaltabilirsiniz. Sadece Gerekli Durumlarda Kullanın:  Eğlence amaçlı değil, gerçekten ihtiyaç duyulan durumlarda drone kullanımını tercih edin. Droneların Geleceği Çevre Dostu Olabilir mi? Drone teknolojisi, doğru kullanıldığında çevresel araştırmalar ve afet yönetimi için güçlü bir araç olabilir. Ancak yaban hayatı üzerindeki olumsuz etkiler göz önüne alındığında, bu cihazların sorumlu bir şekilde kullanılması büyük önem taşıyor. Doğru yaklaşımlar ve sürdürülebilir yöntemlerle, droneların çevre dostu bir geleceğin parçası olabileceği söylenebilir.

  • Akıllı Saat Kullanıcıları PFAS Tehlikesi İle Karşı Karşıya Mı?

    Günümüzde akıllı saatler ve fitness takip cihazları, sağlıklı yaşam alışkanlıklarını izlemekten günlük görevleri kolaylaştırmaya kadar pek çok alanda hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Ancak bu cihazların sunduğu faydaların yanı sıra, gözden kaçan bir tehlike de mevcut: bilekliklerde bulunan "sonsuz kimyasallar" olarak bilinen perfloroalkil ve polifloroalkil maddeler (PFAS). PFAS Nedir ve Neden Tehlikeli? PFAS, çevrede yüzlerce hatta binlerce yıl kalabilen, dayanıklılığı ve su itici özellikleriyle bilinen bir kimyasal sınıfıdır. Bu kimyasallar; su geçirmez giysilerden yapışmaz tavalara, leke tutmayan yatak takımlarından spor bilekliklere kadar pek çok üründe bulunur. Ancak bu dayanıklılık, aynı zamanda PFAS'ın insan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini artırmaktadır. PFAS, kanser, bağışıklık sistemi sorunları ve hormonal bozukluklarla ilişkilendirilmiştir. Notre Dame Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, özellikle pahalı akıllı saat ve fitness takip cihazlarının bilekliklerinde kullanılan floroelastomerler adlı malzemelerde yüksek miktarda PFAS tespit etti. Bu bileşikler, uzun süreli kullanımda kullanıcıların cildine geçerek sağlık risklerini artırabilir. Araştırmanın Bulguları Notre Dame Üniversitesi araştırmacıları, farklı markalardan ve fiyat aralıklarından 22 bilekliği analiz etti. Bulgular şunları ortaya koydu: Daha pahalı bilekliklerde daha yüksek PFAS oranları bulundu. En yaygın kimyasal PFHxA idi ve bazı bilekliklerde milyarda 16.000 parçayı aşan konsantrasyonlar tespit edildi. PFAS içeren bilekliklerin, cilt yağı ve terle uzun süre temas ettiğinde bu kimyasalları cilde saldığı görüldü. Araştırmanın baş yazarı Alyssa Wicks, silikon malzemeden yapılmış bilekliklerin daha güvenli bir alternatif olduğunu belirtti ve tüketicilerin ürün açıklamalarını dikkatlice okumasını önerdi. Cilt Yoluyla Maruziyet ve Sağlık Riskleri PFAS’ın insan derisine ne kadar kolay geçtiği henüz tam olarak bilinmese de, son araştırmalar bu kimyasalların cilt yoluyla emilebileceğini göstermektedir. Özellikle PFHxA’nın yüksek konsantrasyonları, daha geniş çaplı maruziyet çalışmalarına olan ihtiyacı ortaya koyuyor. Notre Dame Üniversitesi’nden Profesör Graham Peaslee, “Bu tür kalıcı kimyasalların ciltle uzun süre temas eden ürünlerde bulunması ciddi bir halk sağlığı sorunu teşkil ediyor” diyerek bu konuda daha fazla bilinçlenmenin önemini vurguladı. Tüketicilere Öneriler Araştırmacılar, özellikle şu noktalara dikkat edilmesini öneriyor: Silikon bazlı bileklikler tercih edin. Floroelastomer içerdiği belirtilen ürünlerden kaçının. Fiyatı yüksek olan ürünlerin her zaman daha güvenli olduğu yanılgısına düşmeyin. Ürün açıklamalarını dikkatlice okuyun ve kimyasal içerikleri araştırın. Akıllı saatler ve fitness takip cihazları hayatı kolaylaştıran ve sağlıklı yaşamı destekleyen teknolojik araçlar olsa da, bu cihazların içerdiği kimyasallar uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabilir. Tüketicilerin bu tür ürünleri seçerken kimyasal içerikleri hakkında bilinçli kararlar vermesi, hem kendilerinin hem de çevrenin korunması için kritik öneme sahiptir.

  • İnşaat Sektöründe Çığır Açan Teknoloji: Karbon Yakalayan 3D Beton

    Günümüz dünyasında karbon emisyonlarının azaltılması, sürdürülebilir bir gelecek için hayati önem taşıyor. Çimento ve inşaat sektörleri, küresel sera gazı emisyonlarının büyük bir bölümünü oluştururken, Singapur Nanyang Teknoloji Üniversitesi’nden (NTU) bilim insanları bu soruna yenilikçi bir çözüm sunuyor. Geliştirilen yeni 3D baskı yöntemi, karbondioksiti yakalayıp betona entegre ederek çevresel etkileri minimize etmeyi hedefliyor. Karbonu Betonla Birleştiren Teknoloji Bu devrim niteliğindeki yöntem, endüstriyel süreçlerden elde edilen karbondioksit ve buharı birleştirerek beton üretiminde kullanıyor. NTU ekibi, 3D yazıcıları buhar jetleri ve karbondioksit pompalarıyla donatarak, bu elementlerin karışımını sağlam bir yapı malzemesine dönüştürdü. Araştırmayı yöneten Prof. Tan Ming Jen, yöntemin yalnızca betonun mekanik dayanıklılığını artırmakla kalmayıp aynı zamanda inşaat sektörünün karbon ayak izini de azalttığını vurguluyor. Geleneksel çimento üretiminde yüksek karbon salınımı dikkate alındığında, bu teknoloji karbon emisyonlarını geri kazanmak için önemli bir fırsat sunuyor. Daha Güçlü, Daha Sürdürülebilir Beton Yeni yöntemin sonuçları oldukça etkileyici: %36,8 Daha Fazla Dayanıklılık:  Karbon enjeksiyonlu beton, standart betona göre çok daha ağır yükleri taşıyabiliyor. %45,3 Daha Esneklik:  Esneklik oranındaki artış, depremlere ve diğer çevresel faktörlere karşı daha dayanıklı yapılar anlamına geliyor. %38 Daha Fazla Karbon Depolama:  Yeni beton, geleneksel betona kıyasla çevreden daha fazla karbon çekip depolayabiliyor. Elde edilen malzeme, sadece güçlü değil, aynı zamanda baskı sürecinde daha kolay kullanılıyor. Araştırmaya göre, bu betonun baskı verimliliği %50 oranında artmış durumda. Çimento Üretiminin Çevresel Etkileri Dünya Ekonomik Forumu’na göre, çimento üretimi küresel karbon emisyonlarının %8’ine neden oluyor. Yılda yaklaşık 1,6 milyar metrik ton karbon salınımı üreten bu sektör, 3D baskı ve sürdürülebilir malzeme yenilikleriyle daha çevreci bir rotaya çekilebilir. NTU’nun geliştirdiği yöntem, karbon emisyonlarını azaltırken inşaat sektörüne yeni bir boyut kazandırıyor. Küresel Araştırmalar ve İşbirlikleri 3D baskının inşaatta kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), 3D baskıda geri dönüştürülmüş cam kullanımını araştırırken, Virginia Üniversitesi bitki bazlı selüloz nanofibrillerle inşaat malzemelerinin karbon ayak izini azaltmayı hedefliyor. NTU’nun yöntemi ise bu alandaki yenilikleri bir adım öteye taşıyor. Geleceğin Yapıları İçin Yeni Bir Adım Bu yöntemi geliştiren NTU ekibi, ABD’de patent başvurusu yaparak teknolojinin ticarileşmesi yolunda önemli bir adım attı. Çalışmanın ortak yazarı Daniel Tay, bu sistemin daha güçlü ve çevre dostu yapıların inşasını mümkün kılacağını ve inşaat teknolojisini ileriye taşıyacağını belirtiyor. Sonuç olarak, NTU'nun öncülüğünde geliştirilen bu teknoloji, hem çevreyi koruma hem de sürdürülebilir şehirler inşa etme yolunda önemli bir adım. Çimento üretiminin olumsuz etkilerini azaltacak bu tür yenilikler, geleceğin daha yeşil bir dünyası için umut verici bir ışık yakıyor.

bottom of page