top of page

Arama Sonuçları

"" için 453 öge bulundu

  • Sürdürülebilir Tuvaletler: Sürdürülebilirlik İçin Yenilikçi Bir Çözüm

    Günümüzde, su kaynaklarının azalması ve atık yönetimi konularındaki artan endişeler, geleneksel tuvalet sistemlerini sorgulamamıza neden oluyor. İşte bu noktada, atıkların yakıldığı tuvalet sistemleri devreye giriyor ve sürdürülebilirlik için yenilikçi bir çözüm sunuyor. İşlemeli Tuvaletler: Atıkların Yakılması İşlemeli tuvaletler, atıkların su kullanmadan yakılmasını sağlayan bir sistemdir. Bu tuvaletlerde, atıklar yüksek sıcaklıklarda bir yakma odasında yakılarak küller haline getirilir. Bu işlem, atıkların hijyenik bir şekilde bertaraf edilmesini sağlar ve su tasarrufu sağlar. Ayrıca, bazı sistemlerde, yakılan atıkların enerji olarak kullanılması da mümkündür, bu da çevresel etkileri azaltır ve kaynakları daha verimli kullanmamıza olanak tanır. Kuru Tuvaletler: Atıkların Kurutulması Kuru tuvaletler ise, atıkların bir kurutma işleminden geçirilerek bertaraf edildiği bir sistemdir. Bu tuvaletlerde, atıkların nem içeriği azaltılarak kurutulması sağlanır ve daha sonra hijyenik olarak bertaraf edilir. Kuru tuvaletler genellikle su kaynaklarının sınırlı olduğu veya altyapı imkanlarının yetersiz olduğu bölgelerde tercih edilir. Bu sistem, su tasarrufu sağlamanın yanı sıra, atık yönetimini geliştirmek ve çevresel etkileri azaltmak için de etkili bir çözüm sunar. Atıkların yakıldığı tuvalet sistemleri, geleneksel tuvalet sistemlerine bir alternatif sunar ve sürdürülebilirlik açısından önemli avantajlar sağlar. Su tasarrufu, atık yönetimi ve enerji verimliliği gibi konularda çözüm sunan bu sistemler, gelecek nesillere daha sağlıklı bir çevre bırakmak için önemli bir adımdır. Ancak, bu sistemlerin kullanımı ve bakımı konusunda dikkatli olunmalı ve yerel yasal düzenlemelere uygun şekilde kullanılmalıdır. Atıkların yakıldığı tuvalet sistemleri, sürdürülebilirlik için yenilikçi ve etkili bir çözüm sunmaktadır. Bu sistemlerin kullanımı, su kaynaklarının korunması, atık yönetiminin geliştirilmesi ve enerji verimliliğinin artırılması açısından önemlidir. Gelecek için daha yaşanabilir bir dünya için, bu tür çevre dostu teknolojilere yatırım yapmak ve kullanmak önemlidir.

  • Çin’in Guangzhou kentinde Hortum Felaketi

    Çin’in Guangzhou kentinde meydana gelen şiddetli hortum , en az beş kişinin ölümüne ve 33 kişinin yaralanmasına neden oldu. Bu felaket, 19 milyon nüfuslu Guangzhou kenti nde gerçekleşti. 141 fabrika binası hasar gördü , ancak konut yapılarının çökmediği belirtildi. Hortumun şiddeti, beş seviyeli kasırga ölçeğinde üç olarak değerlendirildi. Hong Kong’a 130 kilometre mesafede bulunan Guangzhou ’daki hortum, bölgede günler süren yoğun yağışların ardından geldi. Güney Çin, son dönemde şiddetli yağışlarla mücadele ediyor; bu durum, yüz binlerce kişinin tahliye edilmesine ve ciddi sel felaketlerine yol açıyor. Özellikle Guangdong eyaleti , Çin’in ekonomik güç merkezlerinden biri olarak bilinirken, bu afetlerle büyük zarar gördü. Çin Meteoroloji Ajansı, ay sonuna kadar sürecek şiddetli yağmur ve kuvvetli fırtınaların devam edeceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Bir hafta önce, Guangzhou’nun da bağlı olduğu Guangdong eyaleti genelinde ‘tarihi’ olarak nitelendirilen sel felaketleri gerçekleşmişti. Yoğun yağışlar, on binlerce insanın tahliye edilmesine neden oldu ve Bei Nehri ‘nin 50 yılın en yüksek su seviyesine ulaşması bekleniyordu. Sel, 82 binden fazla kişinin tahliye edilmesine ve büyük miktarda altyapının zarar görmesine yol açmıştı.

  • 1 Mayıs ve İşçilerin Sürdürülebilir Kalkınma Bağlamında Değeri

    1 Mayıs'ın Tarihçesi: 1 Mayıs, 19. yüzyılın sonlarında işçi sınıfının daha iyi çalışma koşulları ve daha adil muamele taleplerini dile getirdiği bir dönemde doğdu. Özellikle 1886'da Amerika'da, işçilerin günlük çalışma saatinin 8 saate indirilmesi talebiyle greve gitmeleri ve bu grevin 1 Mayıs 1886'da şiddetle bastırılması, günün sembolik önemini artırdı. Bu olay, dünya genelinde işçi hakları mücadelesinin simgesi haline geldi. Dünya Genelinde 1 Mayıs: Bugün, 1 Mayıs dünya genelinde birçok ülkede resmi tatil olarak kutlanır ve işçi sınıfının haklarını vurgular. Ancak, bazı ülkelerde hala 1 Mayıs'ı kutlama ve işçi haklarını destekleme çabaları baskı altındadır. Özellikle otoriter rejimlerde, işçi örgütlenmeleri ve kutlamalar sık sık engellenir. Türkiye'de 1 Mayıs: Türkiye'de 1 Mayıs, uzun yıllar boyunca çeşitli dönemlerde çatışmalı bir şekilde kutlandı. 1977'de Taksim Meydanı'nda yaşanan ve birçok kişinin hayatını kaybettiği olaylar, Türkiye'de 1 Mayıs'ın sembolik önemini artırdı ve uzun yıllar boyunca kutlama alanının tartışma konusu olmasına neden oldu. İşçilerin BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'ndeki Yeri 1 Mayıs, işçi haklarının korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için önemli bir platformdur. İşçilerin BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'ndeki (SKH) yeri şu şekildedir: İşçi Sağlığı ve İyi Oluş (SKH 3): Güvenli ve Sağlıklı İş Ortamları SKH 3, işçilerin güvenli çalışma koşullarına sahip olmasını ve sağlıklı bir iş ortamında çalışmasını vurgular. İşçi Bayramı, işçi sağlığı ve güvenliği konularının önemini vurgulayarak bu hedefin gerçekleştirilmesine katkı sağlar. İnsana Yakışır İşler ve Ekonomik Büyüme (SKH 8): Adil İş Koşulları ve Ekonomik Kalkınma SKH 8, işçilere adil iş koşulları ve insanca yaşam standartları sağlanmasını hedefler. İşçi Bayramı, işçilerin haklarının korunması ve adil çalışma koşullarının sağlanmasıyla bu hedefin gerçekleştirilmesine katkı sağlar. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (SKH 5): Kadın İşçilerin Hakları ve Eşit Fırsatlar SKH5, kadınların iş dünyasında eşit fırsatlara sahip olmasını ve kadın işçilerin haklarının korunmasını vurgular. İşçi Bayramı, kadın işçilerin güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için önemli bir platform sağlar. 1 Mayıs İşçi Bayramı, işçi haklarının korunması, işçilerin insanca çalışma koşullarına sahip olması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için önemli bir platformdur. İşçilerin BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nde önemli bir yere sahip olması, işçi hakları mücadelesinin sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal adalet için ne kadar kritik olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, 1 Mayıs İşçi Bayramı'nın önemi her geçen yıl daha da artmaktadır. Gelecekte, işçi hakları ve çalışma koşulları konusundaki mücadele devam edecektir. Teknolojik gelişmeler ve ekonomik değişimler, iş dünyasında yeni zorluklar ve fırsatlar yaratacaktır. Ancak, işçi haklarının korunması ve iyileştirilmesi, toplumların ve ekonomilerin sürdürülebilir bir şekilde büyümesi için önemli olacaktır.

  • Salihli’de JES için Verilen ÇED Olumlu Kararı İptal Edildi

    Manisa’nın Salihli ilçesinde, 9 adet jeotermal sondaj kuyusu için verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu kararı , Manisa Bölge İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi . Bu karar, bölge halkının çevre ve sağlık endişelerine yanıt olarak alındı. Jeotermal enerji santralleri (JES), yer altından çıkan ağır metallerle zehirlenme riski taşıyan bölgelerde kurulduğunda çevresel etkileri büyük olabilir. Salihli’deki bu karar, çevre koruma ve sağlık açısından önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.

  • Kimyasal Şampuanların İnsan Sağlığı ve Çevre Üzerindeki Etkileri

    Kimyasal şampuanlar, modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Ancak, bu ürünlerin insan sağlığına ve çevreye zararlı olabilecek birçok etkisi olduğu bilinmektedir. İçerdikleri kimyasalların çoğu, uzun vadeli kullanımda ciltte tahrişe, alerjik reaksiyonlara, hormon dengesizliklerine ve hatta kansere yol açabilecek potansiyele sahiptir. Ayrıca, bu kimyasalların üretimi ve atıkları, çevreye ciddi zararlar verebilir ve su kaynaklarını kirletebilir. İçerikler ve Zararları Sodyum Lauryl Sülfat (SLS) ve Sodyum Laureth Sülfat (SLES):  Bu maddeler, köpürtücü ve temizlik özellikleri için sıkça kullanılır. Ancak, ciltte kuruluk, tahriş ve alerjik reaksiyonlara neden olabilirler. Ayrıca, su kaynaklarına karıştığında çevresel toksisiteye yol açabilirler. Parabenler:  Koruyucu olarak kullanılan parabenler, hormon bozukluklarına ve kanser riskine neden olabilecek potansiyel endokrin bozucular olarak bilinirler. Sentetik Renklendiriciler:  Sentetik renklendiriciler ciltte tahrişe ve alerjik reaksiyonlara neden olabilirler. Ayrıca, üretim sürecinde ve atıklarının bertarafında çevreye zarar verebilirler. Formaldehit:  Bazı şampuanlar, koruyucu olarak formaldehit içerebilir. Bu madde, ciltte tahrişe ve solunum yolu rahatsızlıklarına neden olabilir. Ayrıca, kanserojen olarak bilinir. Zararların Azaltılması ve Alternatifler Doğal ve Organik İçerikler:  Organik şampuanlar, sentetik kimyasalların yerine doğal ve organik bileşenler kullanır. Bitkisel yağlar, özler ve doğal köpüklendiriciler gibi doğal içeriklerle formüle edilen şampuanlar, cildi nazikçe temizler ve çevreye daha az zarar verir. Sertifikalı Ürünlerin Tercih Edilmesi:  Eğer kimyasal içeriklerden tamamen kaçınamıyorsanız, en azından sertifikalı organik veya doğal ürünleri tercih etmek önemlidir. Bu ürünler, belirli sağlık ve çevresel standartlara uyan ve daha az zararlı bileşenler içeren ürünlerdir. Ev Yapımı Şampuanlar:  Ev yapımı şampuanlar, doğal malzemeler kullanılarak kolayca yapılabilir. Örneğin, elma sirkesi veya Hindistan cevizi yağı gibi doğal malzemelerle yapılan şampuanlar, cildi temizlerken doğal yağ dengesini korur ve çevreye zarar vermez. Minimalist Yaklaşım:  Şampuan kullanımını mümkün olduğunca azaltmak da bir seçenektir. Saçınızı sık sık yıkamak yerine, daha az sıklıkta yıkamak ve sadece gerçekten gerekli olduğunda kullanmak, hem kimyasal maruziyeti azaltır hem de su tasarrufuna katkıda bulunur. Kimyasal şampuanların insan sağlığına ve çevreye olan zararları göz önüne alındığında, daha doğal ve çevre dostu alternatiflere yönelmek önemlidir. Organik ve doğal içeriklerle formüle edilen şampuanlar kullanmak, hem kendi sağlığımızı korumak hem de çevreye daha duyarlı bir yaklaşım benimsemek için atılacak önemli adımlardan biridir. Ayrıca, şampuan kullanımını minimum düzeyde tutmak ve doğal malzemelerle ev yapımı alternatifler denemek, daha sürdürülebilir bir yaşam tarzına katkıda bulunabilir.

  • Türkiye'de Enerji ve Madencilik Sektöründe Yeni Düzenlemeler: Talana Doğru İlerleme Mi? Ekonomik Kalkınma Mı?

    Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) AKP grubunun sunduğu ve enerji alanında düzenlemeler içeren 16 maddelik maden teklifi kabul edilerek yasalaştı. Ancak, özellikle madde 15 üzerinde yapılan değişiklikler, muhalefet partileri CHP, Saadet Partisi, EMEK Partisi ve DEM Parti tarafından itirazla karşılandı. Kabul edilen torba yasa, enerji sektöründe çeşitli değişikliklere yol açarak önemli tartışmaları beraberinde getirdi. Bu yasa değişiklikleriyle, enerji sektöründe çeşitli alanlarda önemli düzenlemelere gidildi. Yerli üretim ve ithal doğal gazın sıvılaştırılarak dünya piyasalarına sunulması, göller üzerinde enerji üretim santrallerinin kurulması, enerji verimliliğini artırmaya yönelik teşviklerin belirlenmesi gibi konular bu düzenlemeler arasında yer aldı. Ancak, özellikle maden sektöründe yapılan değişiklikler, sivil toplum kuruluşları ve muhalefet partileri tarafından eleştirildi. Maden Kanunu'nda yapılan değişikliklerle, ulusal maden kaynaklarının raporlanması için gereken şartlar değiştirilerek maden şirketlerine kolaylıklar sağlandı. Ayrıca, lisanssız enerji üretimi için izinlerin verilmesi ve lisanslı üretim faaliyetlerinin kolaylaştırılması gibi düzenlemeler de torba yasa kapsamında yer aldı. Bu değişikliklerle birlikte, Türkiye'nin enerji ve madencilik sektöründe yaşanan gelişmeler, uluslararası arenada da dikkat çekti. Wood Mackenzie adlı küresel araştırma ve danışmanlık kuruluşunun yayımladığı rapor, Türkiye'nin de içinde bulunduğu "süper bölge" projesinin, metal ve madencilik endüstrilerinde büyük bir talep artışına yol açacağını öngörüyor. Raporda, elektrikli araçlar, fotovoltaik sistemler ve rüzgar türbinlerinin satışlarının artmasıyla birlikte, bazı stratejik minerallere olan talebin önemli ölçüde artacağı vurgulanıyor. Ancak, bu talep artışının doğuracağı çevresel ve sosyal etkiler, endişe yaratıyor. Madencilik faaliyetlerinin çevreye ve insan sağlığına olan etkileri, süper bölge projesinin uygulanmasıyla birlikte daha da belirgin hale gelebilir. Ayrıca, yerel halkın yaşam alanlarının ve doğal kaynaklarının korunması konusundaki endişeler de göz ardı edilmemelidir. Enerji ve madencilik sektöründe yapılan düzenlemelerin Türkiye'nin ekonomik kalkınması ve enerji ihtiyacının karşılanması açısından önemli olduğu tartışılmaz. Ancak, bu düzenlemelerin çevresel ve sosyal etkileri de göz önünde bulundurularak dengeli bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Aksi halde, talan olarak nitelendirilebilecek bir sürecin başlaması kaçınılmaz olabilir.

  • EE Sözlük: Elektrokültür Bahçeciliği Nedir?

    Geleneksel bahçecilik yöntemleri yıllardır insanlığın beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmaktadır. Ancak, teknolojinin ilerlemesi ve bilimin keşifleri ile birlikte, tarımın da dönüşüm geçirdiği bir döneme girdik. Bu dönüşümün önemli bir parçası da elektrokültür bahçeciliği olarak adlandırılan yeni bir tarım tekniğidir. Elektrokültür bahçeciliği, bitkilerin büyümesini ve verimliliğini artırmak için elektrik enerjisinin kullanımını içerir. Elektrokültür bahçeciliğinin temeli, bitkilerin doğal büyüme süreçlerini etkileyen elektromanyetik alanların varlığına dayanmaktadır. Bitkilerin hücresel düzeydeki işlevleri, elektrik yüklerinin varlığına duyarlıdır ve bu yükler bitkilerin büyümesini, çiçeklenmesini ve meyve verimini etkileyebilir. Elektrokültür bahçeciliği, bitkilerin bu elektriksel hassasiyetinden yararlanarak, onların büyüme süreçlerini optimize etmeyi amaçlar. Elektrokültür bahçeciliği yöntemlerinden biri, bitkilerin kök sistemlerine düşük voltajlı elektrik akımları uygulamaktır. Bu uygulama, bitkilerin kök gelişimini teşvik eder ve besin alımını artırır. Ayrıca, bitkilerin hastalıklara ve zararlılara karşı direncini artırabilir. Köklere uygulanan elektrik akımları, bitkilerin topraktan daha fazla mineral ve besin maddesi almasını sağlayarak verimliliği artırır. Bir başka elektrokültür bahçeciliği yöntemi ise bitkilerin yapraklarına elektrostatik yükler uygulamaktır. Bu uygulama, bitkilerin fotosentez kapasitesini artırır ve yaprak yüzeyinde oluşan elektriksel alanlar, bitkilerin su ve besin alımını optimize eder. Ayrıca, elektrostatik yüklerin zararlı böceklerin bitkilere zarar vermesini engellediği bilinmektedir. Elektrokültür bahçeciliği, sadece bitki büyümesini artırmakla kalmaz, aynı zamanda tarımsal üretimin sürdürülebilirliğine de katkıda bulunur. Düşük voltajlı elektrik akımlarının kullanımı, geleneksel tarım yöntemlerine kıyasla daha az enerji tüketimine yol açar ve çevresel etkileri azaltır. Ayrıca, elektrokültür bahçeciliği yöntemleri, tarım ilaçlarının kullanımını azaltarak çevreye ve insan sağlığına olan olumsuz etkileri en aza indirir. Ancak, elektrokültür bahçeciliği henüz tam anlamıyla yaygınlaşmamış bir tarım tekniğidir ve daha fazla araştırmaya ve geliştirmeye ihtiyaç duymaktadır. Elektrokültür bahçeciliğinin etkili bir şekilde uygulanabilmesi için, bitkilerin elektriksel davranışlarıyla ilgili daha derinlemesine anlayışa ihtiyaç vardır. Ayrıca, bu tekniklerin ticari ölçekte uygulanabilirliği ve maliyet-etkinliği de araştırılmalıdır. Sonuç olarak, elektrokültür bahçeciliği, bitkilerle elektrik enerjisinin etkileşimini kullanarak tarımın geleceğine yönelik heyecan verici bir potansiyele sahiptir. Bu yenilikçi tarım tekniği, sürdürülebilir tarım uygulamalarını destekleyerek, gelecek nesillerin gıda güvenliğini ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamak için önemli bir rol oynayabilir.

  • Şişelenmiş Suların Saklama ve Son Kullanma Tarihi

    Şişelenmiş su, doğru koşullarda saklandığında son kullanma tarihi geçmez veya bozulmaz. Birçok üretici, şişelerin üzerine son kullanma tarihleri bastığında, aslında suyun ömrü sınırsızdır. Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından sağlanan Gıda Güvenliği kaynağına göre, şişelenmiş su sonsuz süreyle dayanmalıdır. Ancak, bazı plastik şişelerdeki suyun tadını ve sağlık etkilerini değiştirebilecek kimyasallar zamanla suya sızabilir. Bu genellikle yanlış saklama koşullarından kaynaklanır. Şişelenmiş suyun raf ömrü kesin bir süreyle sınırlı değildir, ancak tazelik ve lezzeti korumak için bazı genel kurallara uyulmalıdır: Suyu serin bir yerde (50 ila 70 derece Fahrenheit arasında) saklayın. Güneş ışığından uzak tutun. Toksik maddelere yakın yerlerde saklamayın. Suyun saklama tarihini etiketleyin. İdeal olarak, depoladığınız suyu altı ayda bir yenileyin. Her kişi için günlük bir galon su olmak üzere iki haftalık bir su stoğu önerilir. Evcil hayvanınız varsa veya sıcak bir bölgede yaşıyorsanız, daha fazla su saklamak daha iyi olabilir. Bozulmuş olduğunu düşündüğünüz şişelenmiş suyu içmemeniz önemlidir. Ancak, suyun başka bir amaç için kullanılmasını düşünüyorsanız, dikkatli olun. Örneğin, bahçenizde kullanmak veya evcil hayvanınıza içirmek için bozulmuş suyu kullanmaktan kaçının. Bu önlemler, şişelenmiş suyun tazelik ve kalitesini korumak için önemlidir ve sağlıklı bir içme suyu kaynağı olarak kullanılmasını sağlar.

  • Mangalcıların Mevsimi Yaz Geldi Peki Mangal Kömürü Çevre Dostu mu?

    Yaz ayları geldiğinde, çoğumuz dışarıda mangal yapmanın keyfini çıkarmayı severiz. Ancak, bu geleneksel aktivite, çevresel etkileri göz ardı edilmemesi gereken bir uygulamadır. Mangal kömürünün çevreye olan zararlarına bir göz atalım ve daha çevre dostu alternatiflere bir göz atalım. Kömür, yaygın olarak kullanılan bir yakıt olmasına rağmen, yanması sırasında atmosfere büyük miktarda karbondioksit (CO2) salınımına neden olur. Bu, sera gazlarına katkıda bulunarak iklim değişikliğini tetikleyebilir. Ayrıca, kömürün yanması sırasında hava kirleticileri de ortaya çıkar. Kükürt dioksit (SO2), azot oksitler (NOx) ve partikül madde gibi kirleticiler, hava kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir ve solunum problemlerine neden olabilir. Kömür madenciliği ve işlenmesi ayrıca, su kaynaklarının kirlenmesine ve ekosistemlerin tahrip edilmesine yol açabilir. Ancak, daha çevre dostu alternatifler mevcuttur. Doğal gazlı mangallar, kömüre göre daha temiz bir enerji kaynağıdır ve daha az CO2 emisyonu üretirler. Elektrikli mangallar da temiz ve kolay kullanımlıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrikle çalışan modeller, çevre dostu bir seçenek olabilir. Biyo-kömür veya odun kömürü de daha sürdürülebilir bir alternatif sunar. Biyo-kömür, organik atıkların yavaş yanması sonucu elde edilir ve odun kömürü de ormanların korunması için kaynakların sürdürülebilir şekilde yönetilmesiyle elde edilebilir. Güneş enerjili mangallar da çevre dostu bir seçenek sunar. Güneş enerjisiyle çalışan mangal modelleri, temiz ve yenilenebilir bir enerji kaynağı kullanarak mangal keyfini çevre dostu bir şekilde yaşamanıza olanak sağlar. Sonuç olarak, çevreye duyarlı bir şekilde mangal yapmak isteyenler için çeşitli alternatifler mevcuttur. Ancak, her seçeneğin kendi avantajları ve dezavantajları vardır. Çevreyi korumak için bilinçli tercihler yapmak ve sürdürülebilir uygulamalara yönelmek önemlidir.

  • Sarayköy'de Gaz Sızıntısı Devam Ediyor

    Denizli'nin Sarayköy ilçesinde, jeotermal sondaj kuyusunun patlaması sonucu gaz sızıntısı yaşanıyor. Sızıntı 29 Nisan'dan beri devam ediyor ve çevredeki vatandaşlar gürültü ve koku nedeniyle rahatsızlık duyuyor. Büyük Menderes Ekoloji ve Çevre Derneği yetkilileri, konuyu ilgili makamlara iletmek üzere harekete geçti. Belediye Başkanı Mehmet Salih Konya, sızan gazın zehirli olmadığını belirtse de, yetkililerin resmi açıklama yapmamış olması eleştiriliyor. Bölge sakinleri, jeotermal akışkanın tarım ve insan sağlığına zararları konusunda endişeli. Sözcüler, jeotermal kuyuların ruhsatlarının iptal edilmesi ve yeniden düzenlenmesi çağrısında bulunuyor. Büyük Menderes İnisiyatifi Sözcüsü Mustafa Çallıca, yetkililerin 8 gündür herhangi bir açıklama yapmamasını eleştirerek, çevreye ve doğaya zarar veren jeotermal akışkanın kontrolsüz bir şekilde yayıldığını belirtiyor. Çallıca, bu durumun vatandaşları tedirgin ettiğini ve acilen kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Gaz sızıntısından etkilenen vatandaşlar ise boğaz ve burun tahrişi gibi rahatsızlıklar yaşadıklarını dile getiriyorlar. Yetkililerin acil önlem alması gerektiği belirtiliyor.

  • Sarayköy JES'e Tepkiler Sürüyor

    Denizli'nin Sarayköy ilçesinde meydana gelen jeotermal kuyu patlamasının ardından 20 kurumun ortak açıklamasıyla yetkililere çağrıda bulunuldu. Büyük Menderes İnisiyatifi, TMMOB Denizli İKK, Denizli Barosu, Denizli Diş Hekimleri Odası, Denizli Tabip Odası ve diğer kuruluşlar, patlamanın çevreye ve insan sağlığına olan etkileriyle ilgili endişelerini dile getirdi. Açıklamayı okuyan Büyük Menderes İnisiyatifi Sözcüsü Mustafa Çallıca, patlamanın neden olduğu çevresel kirliliğin ve sağlık risklerinin uzun vadeli etkilerine dikkat çekti. Ayrıca, patlamanın sorumlularının yargılanması gerektiğini vurguladı ve JES'lerin ülke genelinde sökülüp atılması gerektiğini savundu. Çallıca, yetkililerden halkı düzenli olarak bilgilendirmelerini ve kısa ve uzun vadeli zararların tazmin edilmesi için adımlar atmalarını talep etti. Ayrıca, çevre kirliliğinin ve ekolojik yıkımların önlenmesi için yasal düzenlemelerin yapılması çağrısında bulundu. Jeotermal enerji santrallerinin tarıma ve sağlığa verdiği zararlara dikkat çeken Çallıca, bu tesislerin tüm ülke genelinde kaldırılması gerektiğini belirtti. Son olarak, yaşananların kamuoyuna doğru şekilde aktarılması ve yetkililerin bu konuda adım atmaları gerektiğini vurguladı. (Sarayköy JES'teki sızıntı 10 günden beri devam ediyor)

  • Kenevir: Doğanın Sunumu ve İnsanlık İçin Yenilikçi Bir Kaynak

    Kenevir, binlerce yıldır insanlar tarafından kullanılan ve son yıllarda yeniden popülerlik kazanan bir bitki türüdür. Hem endüstriyel kullanımlar için hem de tıbbi amaçlar için çeşitli potansiyellere sahiptir. Kenevirin faydaları, zararları, sürdürülebilirlik ve doğaya katkıları hakkında derinlemesine bir değerlendirme yapmak, bu bitkinin gerçek potansiyelini anlamamıza yardımcı olabilir. Kenevirin faydaları arasında öne çıkanlar arasında endüstriyel kullanımı bulunmaktadır. Kenevir lifleri dayanıklı ve esnek olduğu için tekstil, kağıt ve inşaat gibi endüstrilerde kullanılabilir. Ayrıca, kenevir tohumları yağ üretiminde kullanılabilmektedir. Bunun yanı sıra, kenevirin tıbbi kullanımı da önemlidir. Kenevir bitkisinin içerdiği CBD ve THC gibi bileşenler, birçok sağlık sorununa potansiyel olarak çözüm sağlayabilir. CBD'nin ağrı, anksiyete ve depresyon gibi rahatsızlıkları hafifletmeye yardımcı olabileceği bilinmektedir. Ancak, kenevirin zararları da göz ardı edilmemelidir. Özellikle kenevirin uyuşturucu olarak kullanılması, bağımlılığa ve sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle, kenevirin kontrolsüz kullanımı ciddi sorunlara yol açabilir. Ayrıca, kenevir tarımının çevresel etkileri de dikkate alınmalıdır. Geniş ölçekli kenevir tarımı, toprak erozyonuna, su kirliliğine ve biyo çeşitlilik kaybına yol açabilir. Bununla birlikte, kenevirin sürdürülebilirlik ve doğaya katkıları da göz ardı edilmemelidir. Kenevir bitkisi, fotosentez süreci sırasında karbondioksiti emerek atmosferdeki karbondioksit seviyelerinin azalmasına yardımcı olabilir. Bu da sera gazlarının azaltılmasına ve iklim değişikliğinin etkilerinin hafifletilmesine katkı sağlayabilir. Ayrıca, kenevirin kökleri toprağı sıkılaştırmak yerine gevşetir ve toprak verimliliğini artırabilir. Bu da tarım alanlarının uzun vadeli verimliliğini artırabilir. Sonuç olarak, kenevirin çeşitli faydaları ve zararları bulunmaktadır. Ancak, doğru yönetildiğinde ve dengeli bir şekilde kullanıldığında, kenevirin sürdürülebilirlik, ekonomi ve insan sağlığı açısından önemli katkıları olabilir. Bu nedenle, kenevirin potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek için bilimsel araştırmalar ve etkili politikalar önemlidir.

bottom of page